yeni başlayanlar için kesinlikle şantiye derim. iyi bir mimar tasarımda çok iyi olmalıdır. iyi bir tasarımcı ise iyi bir uygulamacıdır. ister tasarım yapın ister şantiyeci olun şantiyeyi bilmelisiniz. detay almak için mesaj atabilirsiniz.

zaten iki seçeneğin var, saha, ofis. iç mimarların imza yetkileri olmadığı için kesinlikle şantiye derim. mimar olsaydın kuşkusuz proje, akarı kokarı yok stresli zaman gerektirir ancak temiz iş.

santiye= para+no life
ofis= surunmek+neredeyse no life

tabii ki şantiye!

yukarıda da herkes söylemiş ben tekrarlayayım ilk olarak şantiye ortamını bir tecrübe etmen gerekiyor,saha da işler nasıl yürüyor,insanları nasıl idare etmen gerekiyor,ne gibi sorunlarla karşılaşılıyor bunları yaşayarak öğrenmek gerekir.

Bir konut şantiyesi ile osb şantiyesinde ki ortam çok farklıdır,birinde işveren ve taşeronlar ile muhattap olursun kısmen iş yükün biraz daha hafiftir diğerinde belediye,katılımcılar,taşeronlar, müteahhitler v.s çok daha fazla insanlarla iletişim halinde olursun,işin zorlukları çalıştığın firmaya ortama göre değişir.

Genel olarak gözlemlediğim şantiye de işi en yoğun olanlar inşaat ve harita mühendisleri,daha sonra elektrik mühendisleri,mimarlar(peyzaj,iç mimar v.b)geliyor.Ofiste geç saatlere kadar kalmasalar da işlerin yetişmesi için eve iş götürenler oluyor.

Para ve kariyer konusu kişinin kendini pazarlayabilmesi ve işleri idare edebilmesi,sonuçlandırmasına göre değişir,net birşey söylemek zor.

Şantiye ortamı iğrençtir. Her yönüyle. En iyi, en kurumsal inşaat firmasında bile şantiye ortamı bir mimar için iğrençtir. Fakat ofiste başlarsan sonrasında şantiyeye giremezsin, girsen de sudan çıkmış balık gibi olursun. Ama çok açık yazayım eğer ileride ofiste çalışırken taşeronlardan kazık yemek istemiyorsan çok net olarak şantiye de işlerin nasıl döndüğünü görmen ve bilmen gerekiyor. Bu nedenle şantiyeden başlamanı tavsiye ederim ama dediğim gibi ana hedefin işlerin püf noktalarını öğrenmek olmalı.

daha çok devlet eliyle işçi alınıp sonra gelen kişilerin ülkenin rezilini çıkarmasından kaynaklanıyor.

nasıl ki almanyadaki ırkçılık nispeten türklere odaklanıyorsa, iskandinav ülkelerinde de somali, pakistan ve hintlilere odaklanıyor.

en cok danimarka da oldugunu defalarca duydum. en abartisi orada imis. bizzat tecrube etmedim ama..

konu iskandinav ülkeleri ile ilgili değil. her yerde olur böyle. "Güzel ülkemize gelip berbat etmesinler, geleceklerse de işgücüne, bilip görmediğimiz yerlerde işçi olmaya filan gelsinler" egosu nedir onu anlamadım ama.

bir yer büyük miktarda göç alırsa piç olur. şimdi tatlı su hümanistleri "yok sınırlar kalksın, yok insanlar istediği yere göç etsin, mutlu olsun, oralarda kendi düzenlerini kurmuş yaşayanların düzeni bozulsa da s**e s**e kabul etsin sussun." diyecekler ama göç almak hele başka kültürlerden, iyi değil. kaldı ki norveç'te tecavüz vakalarının büyük çoğunluğu kuzey afrika, ortadoğu vs. gibi yerlerden gelen müslümanlar tarafından olduğu için adamlar bir ara müslümanlara tepkiliydi. istemiyoruz diyorlardı. millet laf etti işte faşistler, müslümanlara karşılar hede hödö diye.

ırkçılık değil, dağdan gelip toplum düzenini bozan asalaklara karşı verilen tepkiler toplamı.

yıllardır danimarka'da ''türkiye'ye gitmeyin teröristler vs'' gibi afişlerin olduğu söylentisi dolaşıyor.

bir de ateizmin en fazla olduğu yerlerden birisi dolasıyla müslüman ülkelere ön yargı ile yaklaşıyor olabilirler,kendi tecrübem değil sadece duyduklarım.

danimarka'da 3 ay kalmış birisi olarak şunları yazayım: bi kere iskandinav ülkeleri çok düzenli, nüfus az, şehirler simülasyon gibi. araçları bırakın, yayalar bile kırmızı ışık da geçmez, suç oranı düşüktür, eğitim seviyesi yüksektir. fiziksel özellik olarak da kesinlikle dünya ortalamasının üstündeler. sadece sarışın oldukları için değil elleri ayakları, fizikleri düzgün, sporcular, uzun boylular, kendilerine iyi bakıyorlar.
şimdi bu tabloda çok net konuşuyorum ben de danimarkalı olsam dışarıdan göçmen istemem. çünkü göçmenler gerçekten sıkıntı. düzeni bozuyorlar, eğitim seviyeleri düşük. tabi fiziksel olarak da çoğu göçmen ve bizler adamların yanında düşük profilli kalıyoruz. dolayısı ile doğal bir kara kafalılara düşmanlık var ama eğer siz kendinizi iyi ifade edebilirseniz, sorunlu birisi olmadığınızı, kurallara uyduğunuzu gösterebilirseniz bakış açısı değişiyor. ben çok güzel arkadaşlıklar kurmuştum kara kafalı olduğum halde.

Şimdiye kadar yediğim en iyi kaşar peyniri MAK. Tam kaşar tadı ve kokusu var, canım çekti gece gece :)

BİM'de Kaan Bey diye bir kaşar var. Tadı bayağı güzel :)

nedense ülker içim'i seviyorum ben.

kaşarda sütaş iyidir. lightını seviyorum ben normali çok yağlı geliyor ama siz yağlı istediğinizden normalini de seversiniz.

marketten aldığınız hiçbir kaşar peyniri en güzeli değildir. hepsi fabrikasyondur. en güzel kaşar peynirini kars'tan ev yapımı olarak getirteceksiniz. imkanım yok diyorsanız, marketten alacaksanız bilindik iyi markaların dışına çıkmayın. çünkü eritme yöntemi ile tarihi geçmiş kaşarları yeniden piyasaya sürüyorlar. pınar, sütaş, tahsildaroğlu, bunlar marketten alacağınız iyi kaşarlardır...bunların haricinde altınışık var, bir de bim'de kaan bey var. ama dediğim gibi en iyi kaşar ev yapımı kars kaşarıdır.

Pizza için en iyi peynir mozzarella. Fiyatı da iyi kasarlardan cok fazla değil, denemenizde fayda var.

derya

pınar'ın hazır dilimlenmişi. süt gibi süper bir kaşar. marketlerde açık olarak bi 150-200 gram alıp deneyin, çok memnun kalacaksınız.

Çok teşekkür ederim önerileriniz için, hepsini ayrı ayrı deneyip karar vericem :) uzun sürecek ama lezzet için deger

ünal

yapma çok zor bir iş, en basiti o yapıştırıcı kağıda çok az bulaşsa bile orda leke bırakıyor tamamen usta işi.

el işi özürlüysen iyi düşün. hava kabarcığı olmaması lazım vs zor iş.

3-4 sene önce, "ne kadar zor olabilir ki yeeeaaa" diye girişmiştim. vu kullandığım model de aşağıdaki gibiydi. Yani desenleri denk getirmek için uğraşmak falan gerekiyor. boyunu ona göre ayarlayıp kesiyorsun.

Neyse sonuç olarak çok güzel bir iş çıktı. 2 kişi çok rahat bir şekilde ve eğlenerek yapabilirsiniz.

Not: desenleri denk getirebilmek için 3-4 rulo fazla alın. ortalama bir ruladan 3 sırayı tamamlayabiliyorsun. rulolar genelde 10 metre ve genelde tavan boyu 2,60-2,70 olduğu için 4. sıraya rulo yetmiyor.

www.enkaicdizayn.com

bitmiş hali :

hizliresim.com

zor. tecrübe ister, el becerisi ister.

sen unutturmaya calisma zaten unutmayacagi varsa istesen de unutturamazsin, insanlari degistiremeyiz. kizin gecmisinde yasadigi seyleri sana aksettirmesinden sen sorumlu degilsin.

daha basit dusun. onemli olan senin nasil hissettigin. eger boyle seyleri abartip sana tasimaman gereken bir yuk yuklerse sen de ona gore yol verebilmelisin. fazla iyi niyet iyi degil bence.

Bence eski sevgilisini değil, dalga geçilmiş olmasını unutamamış.

normal hali. zamanla düzelir. hatırladıkça yine kötü olur da hatırlama aralıkları artar çok. bu arada eli eli lema sevaktani haklı, olay adam değil, olay adamın yaşattığı psikoloji.

çok sıkıcı. kimse için böyle bir şey yapma. siz de ayrılacaksınız zaten niye uğraşıcaksın ki.

Büyük emek israfı içerisindesin.

hangi özellikleriyle alay ettiğini konuş. gerekirse çocuğu ve kızı al, üçünüz konuşun, neler oluyor bi anlatın de. unutur sonra.

4 s kuralı işte. klasik ciddi ilişkiden çıkan kızın özgüvenini yerine getiren meriçsin. hobi filan edin kendine, sudoku çöz daha yararlı

18 yaşında birisinin nasıl ciddi ilişkisi olur ki? ne bekliyomuş o ilişkiden 19'unda evlilik mi? ilginç...

zaho diye biri var, biraz cenaze marsi gibi ama guzel sarkilari var.

Son dönemlerde tekno-rap şarkı vardı bulamadım fransızca güzeldi..

Michel Fugain - Une Belle Histoire

www.youtube.com

kyo dinle. çok iyiler.
favori parçalarım: fermons les yeux, sad day, le chemin, derniere danse, regardez-moi, c'est ma faute

Amel Bent - Ma Philosophie
www.youtube.com

www.youtube.com

chrome tarayıcıya zenmate kur.

Aktivasyon için bi mail adresi yaz. artık sana her yer Trabzon.

Christophe Maé var, iyidir hoştur. Stromae dinle, kıpır kıpır.

Edith Piaf - Non, Je ne regrette rien

rammstein - frühling in paris

yarı almanca yarı fransızca bu. ama o ılık götlü fransız esintilerini fazlasıyla taşıyor. edith piaf verilince aklıma geldi zaten, "je ne regrette rien" dizesi bunda da geçiyo.

Calogero - En Apesenteur, L'Ombre et la Lumière
Manau - La Tribu de Dana
Marc Lavoine - J'ai Tout Oublié, Rue des Acacias

@Kazmapolitan

iş yerinde bütün proxy vb. şeyler kısıtlı.

zaten zenmate'e izin verse girilebilecek başka bir yol bulunur.

noir desir - le vent nous portera

www.dailymotion.com

karizma > yakışıklı olma hali.

Çirkin ve salak bulduğu bir erkeğe sardıran arkadaşım var. Zamanla olabiliyor öyle şeyler.

evet

Cirkin birinden hoslanabilir ama cirkin buldugu birinden hoslanamaz cirkin bulmak genel. Sadece fiziksel degil her acidan.

ay hayır. hoşlanırsa çirkin gelmez zaten.

benedict cumberbatch diyorum. adama objektif olarak bakınca suratı çok çirkin, uzaylıya falan benziyor. ama gelgelelim adamda karizma level 5000..
o yüzden kadınlar hasta.

hayir

Evet mümkün, yüzü çirkin geliyordur ama muhabbeti iyidir, kafamız uyuşur hoşlanırız yani ne var bunda. Hoşlandıktan sonra da çirkin gelmez zaten artık.

Duruma göre değişir.Tanımadığı biri ise mümkün değil ancak farklı faktörler devreye girince iş değişir.bazen ses tonu bile bu etkiyi sağlar.

Evet. Hiç zor değil. Zaten hoşlanınca çirkin de görünmez. Br dudağı yerde bir dudağı gökte olmadıkça dert olmaz.

hoşlanabilir. kendine güven, karizma, kültür, espirili olmak vs çeker.

çok net bir şekilde bu örnek yanıbaşımda yaşandı.

kız, erkeği açık açık çirkin bulduğunu, biraz daha iyi görünümlü olsaydı hoşlanabileceğini söylemişti bana. iki üç aya kalmadan sevgili oldular.

Mümkün ve başım gelmiştir birçok kez.

Dusununce zat-i sahanelerinin hepsi CIRKINdi, canlarim benim napiyolar acaba..

adam 2 bira içiyorsa hoşlanır.

Elbette ki hoslanabilir. Misal bir onceki platonigim gayet cirkin bi adamdi ama nasi karizma vardi off. Sevince yakışıklı geliyor zaten.

Ama bunun tersi olmaz, su duyurunun cirkin kadin versiyonu olsaydi olumlu cevaplar gelmezdi emin ol. Biri acsin ben useniyorum.

Karizma diye bir şey var.

hsbc binası bombalandığı zaman plazada yönetici olan hatunlardan birinin hayatını kavedeki çaycı mı ne kurtarmıştı. sonra kız bununla evlendi. bence böyle bişey oluyorsa öylesi hayli hayli olur.ç

Mümkün.
Çirkin olabilir, karizmatik olmayabilir ama vardir illa ki çeken bi tarafi.

PS: büyük konusmayin bak kesin basiniza geliyor :(

nope, neva.

evet, afedersiniz ama hepimiz özümüzde ilgi orospusuyuz, ilgi ve emekle yaklaşan erkek gayet de tavlayabiir bence.

Hayır. Çirkin buluyorsa olmaz. Erkek çirkinse demiyorum, kadın erkeği çirkin buluyorsa olmaz diyorum.

evet

Cirkin ama çekici olabilir.yani mümkün.

Aşık bile olur.

hayır

hoşlanabilir, ben önceleri hiç beğenmediğim ve gerçekten genelde beğendiğim tiplerle alakasız olan birinden zamanla çok hoşlanmıştım ve 2 yıllık da bi ilişkim oldu. böyle şeyler yaşayan da tanıdığım çok kadın oldu.

Evet olabilir mümkün, karakter mühim.

binbir çeşit kadın var. pas

bir şekilde ten uyumunu görmüşse kölesi bile oluyor:)

çirkin ama yakışıklı diye bir kavram vardır mesela.

gayet mümkün.

mektup yazıp kapalı zarf ile verebilirsin. istersen cep telefonu, istrsen sadece bu iş için alınmış bi mail adresi yada facebook hesabı yazabilirsin. kız geri dönüş yapana kadar o mağazaya bi daha uğramazsın.
mektup iyidir. parfüm falanda sık. kızlar sever öyle romantik şeyleri zannımca. yerinde olsam mektubu şiirsel olarak yazar yada yazdırırdım. ilk intiba önemli panpa.

çok teşekkür ederim, aynısını ilk ve son kez başka markette çalışan bir kıza yapmıştım ne cevap geldi ne de markete bir daha girdim :D

en güzeli merhaba diyip soru yöneltmek tabi. cevap kesin ve hızlı olur.

tabi ki de kağıda bir şeyler yazıp kıza o kağıdı verme tek kelime bile etmeden, konuşmayı bile beceremeyen utangaç bir osbirci olduğunu anlamasını istemeyiz ^-^

çıkışına git, ya da market boşken konuşabileceğiniz bir ara da muhabbet etmeye çalış, kur yap biraz, direk pardon bağyan sizinle tanışmark istürüm maraba :))) deme. konuşma hazırlama yani spontane gelişsin

Olayi piclige vurmadigin surece bir sey olmaz. Burada, ayni sekilde, bi markette calisan kiza ilgim vardi. Kasada oldugu zamanlar geyik yaptim. Sinirli bi gununde kahve sakinlestirir hatta gel birlikte icelim dedim. Tesekkur etti falan ama aklina sokmus oldum.

İkinci-ucuncu sefer kahve sozunu aldim. Ha umdugum gibi cikmadi o ayri mesele.

Kirmak istemem ama hocam, o mektup-pusula olaylari geride kaldi. Ne kadar rahat olursan o kadar iyi. Dedigim gibi kahve fikrini aklina sok.

kasada ödeme yaparken sohbet aç, havalardan sulardan bahset... "siz burada yeni mi başladınız" de mesela.
yarın git, "pazar pazar da çalışmak zor oluyor di mi" de, "çok yoğun musunuz işler nasıl" de. evet mevet falan fıstık diyecektir. "kaça kadar ki mesainiz" de.
buradan yürürsün işte :)

kağıt vermek eziklik olur, akşam karanlıkta bekleyip yanaşmaksa korkutur. en güzeli alışveriş yaptıkça muhabbet etmek.

eğer red cevabı almak istiyorsan yazdıklarını bire bir uygula yok eğer şansımı arttırayım diyorsan rahat ol kızla muhabbet kurmaya çalış bir ortak nokta bul bir de bunu doğaçlama yap kızın kafasında yazan biri imajı çizme gayet dostane bir şekilde muhabbet kurarsan gerisi gelir..

her ikiside olur. sen onunla iletişim kurmaya çalışıyorsun. bunda seçtiğin yöntem sonucu değiştirmez.

işe yarayabilecek tek yok:

işlemin bittiğinde ve etrafında da kimse yok iken: "adım abdulkadir, kaçta çıkıyorsun? istersen bir kahve içelim. ne dersin?" demek

yazık lan kıza. gelip burada bim kasiyeri diye kendisinden bahsediliyor. kimbilir günde kaç kişi asılıyordur? valla yazık.
bim kasiyeri ne lan?
kasiyer de geç!

etkilenme seviyesi %60'larda seyrettiyse, evet ilk buluşmada öpmen gerekecektir.

%100 ile tavana vurdurduysan istersen 35. buluşmada öp, kadın yanında olur senin büyük bir mallık yapmadıkça.

ilk geceden sevişmek en güzeli bence, süper güven duygusu oluşuyor iki tarafta da. gerisi fıs, uğraş babam uğraş.

ikinci seçenekte -en azından elini bile tutmadığın kadın- kendini reddedilmiş/beğenilmemiş hissedebilir. bence ondan o geriye çekişler.

İlkinde yapışacan.

ilkinde deep anal yaparım ben genelde, ne kadar haşin bir erkek olduğumu anlamalı

oraletmi içiyorsun lan, hüpletmek ne

akşam yemeği ne lan?

saat tam 8'de evinin önünden elinde bir demet çiçekle de alıyor musun kızı?

benden sana tavsiye: hollywood sana ne yap diyorsa tersini yap.

Holivud falan yok abi, öyle romantik bi ortam düşünmeyin ahahhahaha. Aklınızda canlansın diye öyle yazdım. Yani NİYETİNE GİRİP DE BULUŞTUĞUN ZAMANLAR diyerek halka indirebilirim bu söylemi :)

ilk buluşmada sevişemediğim hatunla ikinci buluşma istemem için hatunu çok çok beğenmiş olmam lazım ya da cidden ilk buluşmanın çok kısıtlı bir zamanda geçmiş olması lazım.

Koyduysa bir daha buluşma hatunla.
Ya da daha ucuz yerleri tercih et.

İlk buluşmada erkek öder. Sonrasında duruma göre paylaşılabilir veya sırayla ödenir.

gittiğin yere göre değşir. eğer ödediğin para koyuyorsa bir daha gitme pahalı bir mekana. gerçi iki kişi burger king'e bile gitsen 30 tl tutar.

hepsini neden sen ödedin ilk buluşmanızda üstelik? bölüşseydiniz ya hesabı.

bir kadın olarak sinir oluyorum bu konuda hemcinslerime. özellikle ikinizde öğrenciyseniz hesap paylaşılır. ya da bunu sen ödediysen diğerini o öder. ki bunda da en azından paylaşalım hesabı demesi gerekirdi.

100 lira bence az para değil ben dahil birçok insan için.

ben de ilk defa 100 lira hesap ödediğimde vay babayın kemiğine demiştim. yemeği kız ödediği için bunu da ben ödemiştim koymamıştı o yüzden. ama sonra beni durduk yere terk edince koydu :D

ilk buluşmaysa koymasin.

sürekli 100 lira odemeye basladiginda otomatik olarak koyacak zaten :)

Ilk buluşma icin erkek oder ama ilk buluşma için yüksek bur rakam. Ne yiyip ictiniz yahu

Yahu benim bildiğim ilk buluşmada erkek hesap odemez. Kim geldiyse karsima hiçbiri odetmedi, ortak ödedik.

İkimiz de öğrenciyken, eski kiz arkadasimin maddi durumu cok iyi olmadigindan dikkat ediyordum destek olmaya. Ona rağmen neredeyse ortak harcıyorduk.

Ben calisiyorum mesela suan, suanki kiz arkadasim yeni mezun. O yüzden ben daha cok harcıyorum hesap odetmiyorum vs.

Hayir yani 2 tane öğrenci var ortada. Birinin diğerinden ne farki var ki hesabi tek basina odesin? Sadece erkek olduğu için mi?

100 lira pek para değil.

Kız paylaşmayı teklif etmediyse öküzlük etmiş, o ayrı ama sen de az cimri değilsin bence :D (yaşın küçükse, üniversiteliysen, hiçbi işte çalışmıyorsan bir şey demiyorum).

bazı ınsanlarla oyle anlar gecirirsin ki kac lira harcadıgın umurunda bile olmaz. ben bunu odedigin paraya degil de kıza baglıyorum. bence de bi daha gorusme. demek ki kızdan yeterince etkilenmemişsin.

Güzel zaman geçirdiysen boşver,

Sevgili olarak ilk buluşmam mı yoksa fölrt olarak ilk buluşma mı ? sevgili olaraksa işlk başlarda olur, zamanla kız da paylaşmya başlamalı, paylaşmıyorsa zaten sıkıntı yaşarsın. flört aşamasıysa ortak ödenebilir hesap, ama tabi gittiğiniz yere kızı sen mi davet ettin, ortak mı karar verdiniz onlar da önemli.

bır keresinde yeni bir fransiz restorani acilmis diye kiz davet ettirmişti kendini. ben de gidelim dedim, şak 400 tl. bu ne mk restoranı mı aldık. tamam helal olsun ama hazırlıksızım, kartlar desen emin de değilim işin ucunda rezil olmak var. o degil 10 euro'luk klasik chianti 200 tl hoy hoy!

gittim tuvalete alo garantiyi aradım, hesabı daha istemeden önce az çok menüden tahmin ettim. nalet banka sesli yanıt sistemine geçmiş. ulan tuvaletin dışında da garsonlar var, eh hatun da gelebilir. düşünsenize tuvaletten "limit bilgileri", "kart limitimi öğrenmek istiyorum." diye sesler gelecek...

neyse ben de fisildaarak sesli yanit sistemini yonlendirmeye calistim. tuvalette fis fis "limit bilgileri..."

neyse cok dusuk sesle soylememe ragmen anladi makine.

o kıza göre, muhabbete göre değişir moruk, bazen bi lira koyar bazen 300/500 koymaz.

ilk buluşma için fazla bence. ben ortak ödenmesinden yanayım

elini çantasına attı mı ödemek için? mühim olan bu?

çok değil adamım. 5 defa daha buluşunca e bir de önemli gün gelmişse 500 liran gidecek. zararın neresinden dönersen kardır diyorum ve bimden aldığım tuzlu fıstığı yiyorum.

100 lira az para değil dostum ama taksim'de de bu fiyatlardan aşağı mekan yok. ilk buluşma için mekan seçimi yanlış olmuş sanırım. ama güzel geçtiyse, işin oluru varsa takma kafaya derim.

100 lira çok değil, normal.

İlk buluşmada erkek öder diye de bir kural yok, hatun kişinin tavrına bağlı. Ben ilk değil 386534634. buluşma da olsa bölüşürüm, param yoksa parama göre yerim ya da yemem, başka bir gün mutlaka o günü telafi ederim tabii.

Hanım kız sessiz mi kaldı hesap geldiği vakit? Burası mühim.

ne yediniz ne içtiniz yazmamışsın ki, nereden bilelim ama ilk buluşmada paylaşabilirdiniz. tabi sen ısrar etmemişsen çıkalım diye.

"ilk buluşmayı erkek öder" ne demektir yahu?

kim koyuyor bu kuralı?

Ucuzu seçin derim

Ara katlar altlı üstlü ısındığı için kışın daha iyi ısınır, en üst kat daha soğuk olur, üstten ısıtan olmadığı için.
Aynı şekilde yazın da tepeden güneş vurduğu için çok sıcak olur en üst kat.
Ara kat iyidir.

12 kat sert rüzgarda sallanıyordur....

Binanın önü açıksa ve 8. kat ile cephesi aynı ise 12. katı alın. 4 kat ciddi bir avantajdır manzara ve ferahlık açısından. Ayrıca son kat olduğu için üstünüzde sizi rahatsız edecek komşu olmaz.
Yalıtım, çatı sorunu olmaz. Onlar 10 sene önceydi. Ayrıca olsa bile tüm apartmanın ya da sitenin demirbaşı ile yapılır. Eskisi gibi değil artık bu işler. Çatı yalıtımları sorunsuz artık.
Isı açısından biraz fark edebilir ama üst kattakinin yakması sizi ısıtmaz zaten. En önemli şey mantolamadır, sonra merkezi sistemdir yani binanın komple ısınması, eğer merkezi sistem yoksa alttakinin yakmasıdır. Alttaki sizi ısıtır, üsteki değil.
Hadi size pazarlık takdiği de vereyim. Önce 8. kat için pazarlık yapın. Dip fiyatı bulun. 200'ün düz rakam olmasına bakmayın siz, çekebildiğiniz kadar çekin. Sonra aynı fiyata üst katlar sorunlu, kimse istemez diyerek 12. katı almaya çalışın. Ne kadar indirirseniz kardır:)
Binayı görmedim ama 4 kat için 25 bin tl şerefiye farkı da normaldir, aklınız da olsun.

arakatlar her zaman daha pahalı olur

@cronefb bu çok yanlış bir genellemedir. bahçe kullanımına sahip bir giriş kat ara kattan pahalı olabilir. aynı şekilde manzara hakimiyetine sahip bir üst kat ara kattan pahalı olur.

Ben fethiyede karma hamama gitmiştim. Herkes deniz kıyafeti ile takılıyordu.

bikini ile git tabiki. istersen yine peştemal dolarsın beline.
türkiye'de 5 yıldızlı otellerin spa'sı hariç karma hamam hiç duymadım. en turistik hamam olan çemberlitaş bile ayrı.

hamamda mayo ile takılacaksam zaten ne manası var hamamın
karma hamam mı olurmuş yav

çıtır kızın sırtından parmak gibi siyah kir çıkınca, kim beğenecek o kızı?

ben beş yaşından beri karma hamama gidiyorum.

altıma short short giyiyorum, kızlar bikiniyle evet. göt göbek yapmış kızlar peştemal da sarıyor bazen.

çifter çifter gidiliyor genelde, kimseye yan gözle bakma, sevgilisi vardır oyar gözünü.

Aynen plaj gibi. Ben de bikaç sefer gittim. Zaten o buhardan şeyden hiç aklın oralarda olmuyo o sıcakta. Erkekler şortla, kadınlar bikiniyle işte. Ya farkettim de ben hamam sevmiyorum, can derdine düşüyorum gibi oluyo, çok sıcak :(

www.suleymaniyehamami.com.tr

Süleymaniye hamamı karma, ancak kadın-erkek sayısının eşit olması gerekiyor. Kıyafetleri orada veriyorlar. Türkçe sayfaları bile yok yalnız, turistleri daha çok seviyorlar :)

@crueso sana katılıyorum. ama karma hamamda çıplak dolaşıp yeni bir anlayışa öncülük etmek istemiyorum. madem kendi çöplüğüm (kadınlar hamamı) değil, o halde bikini candır, diyeceğim.

@douchebag kimseye bakmaya niyetim yok. rezil olup da bir sakatlık çıkarmadan döneyim pazar günü başka bir şey istemem. millet hamama rahatlamaya gider ben gerim gerim gerildim :P

@pandispanya ben de çok sıcağa gelemem. normalde gittiğim hamamlarda ısı biraz düşük oluyor.bir de mesai sonu gittiğim için zaten hamam kapanmadan banyo kese masaj tirosu için 1 saatim oluyor. öyle çok sıcakta vakit geçirmiyorum yani. bakalım bayılıp kalmam umarım oralarda.

@want2die @nicki martin aldınız mı adresleri?

Baba ya da anne olursan anlarsın :D (anne baba modu aktif edildi)

burda baba-annenin ne ilgisi var ki şimdi ? onlar her zaman fakrlı düşünür zaten. burda uzun ilişkisini bitiren kadına toplumun bakış açısını söylüyorum. uzun ilişkisini bitiren kadına kadınlar bile acıyor vah vah mendil gibi attılar diye. halbuki ayrılmak isteyen kadın tarafıydı. kadın ben bitirdim dese bile inanmıyorlar. bu nasıl bir hastalıklı ruh halidir ?

bu insanların başka nasıl yorum yapmalarını bekliyorsun ki? onlara göre kadın demek, evlilik meraklısı, çocuk doğurma meraklısı, aciz, ezik. ne bekliyorsun yani, kafası çalışan insanların yapacağı yorumlar mı bunlar?

haklısın, öyle düşünenler saçmalıyor tabi. buruşturup atmak ne yahu, kız istemedi, keyif almadı sanki o süreçte.

bu arada evlilik meraklısı kız sayısı az değil memlekette. mühendislik fakültesinde "koca bulmaya geldim" diyen gördüm.

Maalesef bu ülkede kızların %99'u gerçekten her ilişkilerine "illa ki evlenme" kafasıyla başlayıp, ilişki içinde de adamları devamlı evlilik muhabbetleriyle darladıkları için; ilişki bittikten sonra "hayalleri suya düşmüş gibi gözüken" taraf kız tarafı oluyor. Çünkü yine bu ülkede maalesef "evlilik" sanki erkeğin kıza ayıp olmasın diye kabul ettiği bir zorunluluk gibi görülüyor. Sonra aradan kendi kişiliğini, öz saygısını, öz bilincini oturtmuş kadınlar çıktığı zaman; toplumun geri kalanı bunun ayrımına varamayıp sanki o kızlar da "evlilik hayalleri suya düşmüş gariban kızlar :(" olarak görülüyorlar.

Yoksa elbette, tüm ilişkiler ve tüm çıkarlar karşılıklıdır; haklısınız.

İlişkisi biten erkeğin dağıtmasıyla ilgili yapılan onca geyik nereye gitti bir anda? Her iki cinsiyet için de bu tür varsayımlar yapılıyor. Olaya tek taraflı bakmışsın.

@rock n roll, bu tür muhabbetleri toplumun okumuş yazmış kesimi denebielcek insanlar da bolca yapıyorlar.

@pandispanya, bu konuda size katılmıyorum. yani bir kızın bir ilişkiye illa evlenicem diye başlaması bana çok ütopik geliyor. tüm erkekelr aşırı mükemmel yaratıklar mı ki de bir kız illa evlenme için ilişkiye başlasın ?

she is a lady: öncelikle belirteyim, I am a lady too :p

İkinci olarak; sen, ben ya da bizim tanıdığımız birkaç insan, ilişkiye böyle başlamıyor olabilir dolayısıyla bu da sana ütopik gelebilir ama emin ol bu ülkede biraz olsun gezdiysen, farklı gruplardan insanlarla çalıştıysan, bir araya geldiysen, bu coğrafyada işlerin tam olarak böyle yürüdüğünü bilirsin.

Bu coğrafyada seks, kadınların erkeklere bir lütfu; evlilik de bu lütuf karşısında erkeklerin kadınlara bir lütfu, bağışı gibi görülüp algılanıyor. Ne yazık ki. Biz içinde bulunduğumuz çevreyi bundan ayrı tutmalıyız. Bizim bu şekilde yaşamamamız demek bu gerçekliğin bu yüksek oranda varoluşuna etki etmiyor :)

Yoksa elbette hiçbir cins mükemmel değil. Benim bahsettiğim bu durum yüz yıllarca dinle, kültürle birlikte gelişmiş bir algı.

okumuş olmak keşke her zaman cehaleti alabilen bişey olsaydı. bu ülkede kadına insan gözüyle bakılmaz, birey yerine konmaz. mendil gibi buruşturup attı lafı bile kadının mal gibi görüldüğünün göstergesi. mesela dikkat et, 'evde kalmış' tabiri kadınlar için kullanılır, erkeklere denmiyor. kadın evlenmemişse bunu kimse almamış derler. kadının o erkeklerin hiçbirini tercih etmemiş olabileceği akıllarından bile geçmez.

bunun tek nedeni bekaret..

3 yıl gezdi de bakire mi gezdi sanki.. kesin yattı bunlar.. e bu kız şimdi ikinci el oldu.. kim almak ister ki.. keşke hazır onla 3 yıl geçirmişken onla evlenseydi.. acımanın nedeni de bu..

olay bu..

Kizin adi cikacak, araba alirken bile bakiyorsun kim satiyor diye, 5 yil boyunca el ele tutusmadilar heralde, oyle kizla evlenilmez.

@pinman, kız elele tutuştu da oğlan elele tutuşmadı mı ?

@senialanaglasin, toplumun bazı kesimi böyle evet, ama biliyoruz ki örneğin oyuncular geleneksel toplum normlarının üstünde yaşayabiliyorlar. onların camiası biraz daha özgür. ama işte ne bileyim cansu dere'ye filan acıyarak bakıyorlar - öylesi özgürlükçü bir ortamda bile. hiçbi sevgilisi onunla evlenmedi diye kadına telli baba cansu diye lakap takmışlar diye bir haber görümştüm birkaç ay önce, hem e manşette verilmişti.

@she is a lady

Yukarida size birmal bir anadolu çomarının olasi cevaplarini vermistim. Ben oyle bir cevrede yetistim ve boyle insalara ne derseniz deyin baska turlu dusunmesini saglayamazsiniz.

Erkek tutar erkegin elinin kiridir.

Anadolunun köylüklerinde tek başına bir kadın rahat rahat yürüyemez bile neyin kafası anlayamadım, Bu ülke bir İstanbul değil maalesef..

insan hakları, hürriyet, nesnel bakış bu toplumun henüz birkaç yüzyıl uzağında.

Türkiye için tabi bu geçerli. Nedeni uzun ilişki de artık kadının beklentisi evliliktir. Etrafının, ailesinin, herkesin beklentisi budur. Evlilik olmayınca bir bakıma dul kalmış sayılır. Kafalarda böyledir yani. Erkek ayrılsa da bişey olmaz. Erkeğin dulluğu yok çünkü hala biz de...

pazarlamakolik.files.wordpress.com

fbcdn-sphotos-a-a.akamaihd.net

g.mynet.com

Hepsi doğru ama her şeyden bağımsız oalrak genel geçer doğrular eşliğinde söylemeliyim ki, yaş ilerledikçe erkeğin maddi durum, fizik vb iyileşirken, kadının fizik gerilemeye başlar. sonuç olarak 40inde bir erkek genel olarak 30dan daha iyi iken kadınlar için öyle bir şey söz konusu olmuyor

Yas da onemli bu konuda. Ozellikle 27-28 sonrasi bu algi var. Genel sebepler aciklanmis zaten. Dedigin gibi kiz tarafi da bunul aolmaz deyip. Cekip gidebiliyor. Benim kiz arkadasim 30 yasinda terketti beni mesela 2,5 senenin sonunda ben senle evlenmek istemiyorum diyerek. Mesela gayet egitimli, kulturlu dunya gorusu duzgun olan bir arkadasim bile 3 0'dan sonra kadinlarin cazibesi dusuyor abi ne dersen de gibi bir yorum yapti. Ben boyle dusunmuyorum ama genel gecer yargilar bu yonde. Degismesi icin de yapilabilecek bir bsey yok. Kulak kapatip onune bakmak lazim.

@kint, bu 30 yaş olayının ağızlara pelesenk olan bir klişe olduğunu düşünüyorum, hani "yiyorlar ama çalışıyorlar" var ya onun gibi aynı.

ben de türkiye'de yaşıyorum ve etrfımda birçok 30 + kadın var, işte 80 doğumlu, 81 doğumlu, 82 83'lü filan bekar arkadaşlarım var. hiç de öyle çökmüş filan değiller, gayet genç ve diri görünüyorlar ve bazılarının kendi yaşıtı sevgilileri var. ayrıca 35+ üstü kadın olup da yine 35 üstü yaşıtı erkeklerle evlenen birçok kadın da tanıyorum. valla bi türlü anlayamadım bu 30 yaş meselesini. ben türkiye diye farklı bi yerde miyim, yoo gayet de ankara'dayım işte.

yani şunu diyorum, kadına belli bir yaştan sonra bayatlayacak gıda muamelesi yapmak kesinlikle insanlık dışıdır. 30'dan sonra kadın çekici gelmez diyenler kadını sadece cinsel anlamda fayda sağlanacak bir et olarak görüyorlar ama evlilik sadece etlerin tazeliğine dayalı (amiyane tabir için affedin) bir müessese değil ki, yani kafaların uyuşması anlaşmak vs. de önemli.. yani bir erkeğin kafaca anlaştığı 30 üstü kadına bayatlamış et muamelesi yapıp jenerasyon farkı olan 19 yaşında bir kızla evleniyorsa bence bu ilkelliktir, bana öyle geliyor.. sonuç olarak bu türkiye'de evlilik konusunda yaşa çok takılıyot aslolan anlaşmak kafaların uyuşması diye düşünüyorum.

çok haklısın, kesinlikle katılıyorum.

biz yaptık onu bir ara, oluyor ama çok fazla posa çıkıyor, temizlemesi dert. ama ikisini birden düzgün yapan var mı diye hiç bakmadık.

ben de yapmıştım o şeyi. ondan sonra elimi sürmedim katı meyve sıkacağına. temizlemesi çok sıkıntı.. mutfağın köşesinde öylece duruyor.. :p

yani teorik olarak mumkun ama ugrastigina deymiyor, ben olsam tercih etmem mi diyorsunuz?

yumuşak meyve sıkarsanız (çilek, kivi, ananas, portakal greyfurt vs gibi) 2 en fazla 3. kullanıştan sonra motorunu elinize alırsınız. kesinlikle olmaz.

bunlar için en kötü plastik limon sıkacağı alın bir zahmet.


2 makina pert etmiş adam konuşuyor.

ben hep yapıyorum. kabuğunu soyup atıyorum. temizleme açısından pek de fark görmedim elmadan açıkçası. belki de benim kullandığım makine ile ilgilidir. şunu kullanıyorum ben: www.philips.com.tr

not: dilimlemeye gerek yok. soy bütün at.

seni bile sıkar yahu:)
phılıps in var bende katı meyve sıkacagı. herşeyi sıkıyo.denedim. havuçtan kavuna kadar herşey.

Sıkar tabi ama çok posası çıkıyor ve yıkaması çok zor oluyor. Bi de elma gibi armut gibi çekirdekli meyvelerin çekirdek tadları acılaştırıyor meyve suyunu. En ideali havuç suyu, onu da içmeyi ver:)

ilk defa kanyak içmişdim ve reaksiyon olarak geri çıktı yani boğazımda kusmugu ulu orta yere kusmamak için hela'ya kadar koşdum ama boğazımdaki herşey nefesimi tıkadı. 2 dk içinde yüzüm kıpkırmızı ve kan toplamışdı sırtıma kendi yumruklarımla vura vura kendimi kurtardım. tek düşündüğüm böyle boktan bir sebepten ölmenin saçma olucağı birde annemin alkol aldığımı ve bu yüzden öldüğümü düşünmesi olucakdı. bunu düşündüm nan. boktan bi duyguydu.

15 kişi asansöre binmistik biz sadece ağırlık sensoru ötecek mo diye çıkmıştık üzerine sonra salak bir arkadaş kat tuşuna bastı inerken kaldı havamız ancak birkaç dk yeterdi dışardan panik yapmayalım diye milleti telkin ettim biraz, panik atakli bir arkadaş vardı. İçimden de dedim öleceğiz ama böyle mal bir sebepten ölünce annemlere ne diyecekler acaba. Gözümü kapadim bekledik bekledik nefes az alın paniklemeyin dedikçe bazıları oksijeni vakumladi. Kızsam zaten öleceğiz az kalmış kötü gitmeyelim dedim. Bayağı bekledik 5 dk falan ama asansörde biri bayilsa yigilacak yeri yok en kalabalık saatte en kalabalık otobusteki gibi. İç kapıyı elimizle siyirdik biraz hava geldi asansör boşluğundan onunla dayandik. Sonra hoca geldi açtı yarıda kalmış zıplayıp çıktık. Dua falan ettim işte besmele cektim kelime-ı şahadet getirdim. Evdekileri düşündüm kızı ders çalışsın diye kampa yolladık öldu geldi diyecekler gazeteye çıkacağız 15dkligina unlu olacağız dedim. Sonra gözümü kapatıp bekledim.

an değil de durum diyeyim. çocukken difteri olmuştum. ölüme en yakın hissettiğim, öleceğime inandığım belki de tek dönemdi. burnuma gelen, daha doğrusu gelmeye çalışan tek şey vicks kokusuydu. aklımı kaçırmıştım, bir an önce bitsin diye dua ediyordum. bi süre sonra, hastanedeydim ve etrafımda insanlar vardı. birisi kuru fasulyeli, pirinç pilavlı bi şeyler getirmişti. "nasıl ya, hastane mi yaptı bu yemeği" diye şaşırmıştım.

bi de bi kere intihar edicem diye gaza gelmiştim vapurda. çok pis bunalımdaydım. soğuk yüzüme çarptı, karanlığa öylece dakikalarca baktım. bi şey olmadı. bok gibi hissettim sadece. hatta bu, taksim'de bi kadın kendini raylara atıp intihar ettiği gün oldu. ekstra kötü hissetmiştim öğrenince.

"İnsanlar ölümlü olduklarının farkına anneleri veya babaları ölünce varırlar" diye bir söz vardı. Başkasının ölümden döndüm diyeceği çok şey yaşadım ama hepsinde korkutucu derecede soğukkanlıydım bu yüzden benimle arkadaşlığını kesenler vardı. Ama o kadar şeyin içerisinden ölüme en yakın hissettiğim an karşıdan karşıya geçerken arkamdaki şeritten süratli geçen arabanın gölgesini gerçek ve benim şeridimde sandığım andı. Evet çok saçma.

dalginca karsidan karsiya gecerken otobus carpiyordu adam son anda durabildi 20-30 cm kala. bana dogru gelen o kutleyi gorunce donakaldim zaten bir sey dusunemedim. ileri geri gidemedim.

Motosikletle kaza yaptığımda...

Etraftakilerin çığlıklarını duyunca en azından duyabiliyorum demiştim.

Bi kere karşıdan karşıya geçiyordum sağımdan gelen aracı görmemişim. Bi döndüm sanki araba 20yle üzerime geliyodu ağır çekim, tüm sesler kesildi, ben olduğum yerde kaldım, ne kaçabildim ne yürüyebildim. Aklımdan geçen tamam bitti buraya kadarmış gibi düşüncelerdi. O an korna sesini duydum. Adam dibimde zor durdu.Far bacağıma değdi hatta. Ruh gibi yürüdüm geçtim. Uzun uzun anlatıyorum ama saniyeler sürdü tabi bu. Bir iki saat ''ölüyodum lan ama ölmedim hsagdas'' şeklinde dolaştım.

berkin elvan'ın vefat ettiği gün ankara'da eylemler oldu malum. akşam dersanedeyiz, dersanem de sakarya'nın kıyısında bir yerde, biraz değişik tiplerin bulunduğu da bir yerdir hani. her neyse işte, teneffüs vakti sigara içen bir arkadaşımla aşağıdayız. millet konuşur takılırken birdenbire gaz bombalarının sesleri gelmeye, sonra insanlar dersanenin önüne sökün etmeye başladı. içeri doluştuk. bir iki dakika sonra kasıtlı olarak dersanenin önüne ve karşıdaki inşaata gaz bombası atmışlar, ben etkilenmedim ama etkilenen arkadaşlarım oldu. olaydan 15 dakika sonra dersleri iptal ettiler zaten ama dersanenin önüne gaz bombası atmaya devam ettikleri için dışarı çıkamıyorduk. en son arkadaşımın iknasıyla -babamın ofisi dersaneme çok yakın- babamın ofisine gitmek için yola çıktığımda sanki kafama gaz kapsülü gelecekmiş gibi, o an ölecekmişim gibi hissettim. daha önce eylemlere katılmıştım ama bu sefer çok farklıydı sanki, böyle bir kaderle öleceğimi düşünmek beni çok korkuttu, sanırım hayatımda hiç o kadar korkmamıştım. bu hislerin tamamı 1 dakika bile etkilememişti beni ama çok kötü hissetmiştim. bu da böyle bi anım.

7-8 yaşlarında filandım, bu polis transitlerinden biri ben karşıdan karşıya geçerken altına alıp sürüklemişti beni, tekerleğin altına giriş anımı hatırlıyorum ordan sonrası kopuk, sonrasında hatırlayabildiğim bi kaç kişi toplanmış biri kolonya sürüyor elime, diğeri ambulans çağırıyordu.

sanırsam böyle durumlarda çok bir şey düşünemiyor insan, şoka girme anı vs.

burnum bile kanamadı inanır mısın.

ikinci bir olay ise bundan 2-3 yıl önce 4-5 kişi bi odaya doluşmuşuz, kışın ortasındayız, ot tüketilen bir ortam, bong dönüyor, bongun jelatinini sivri zekalının biri (git: cdn4.n11.com.tr ) şunların üzerinden almış, onu da bonga bağlamış, bong da benim elimde.

zaman durdu, ciğerlerime öküz oturdu, kafamın tam orta yerine bi acı saplandı, alt çenem hafifce aşağı doğru indi, gözlerim kan çanağı gibi oldu, yavaşca kalktım, yatağa girdim, cenin pozisyonu aldım ve 3 saat boyunca ölmemeye çalıştım, ne düşündüğüm hakkında en ufak bir fikrim yok ama zangır zangır titrediğimi ve nefes alırken bütün bünyemin sarsıldığını hatırlıyorum.

o salaklar benim o halimi görmelerine rağmen bırak ambulans çağırmayı, bongu dönmeye devam ettiler o jelatinle, 3-4 saat sonra ufaktan kendime gelip vücudun dengesini tekrar sağlamaya başladığımda hepsi bir tarafa yığılmış, cenin pozisyonunda titriyorlardı, bir tanesi ağlıyordu hatta.

hiç dokunmadım öyle titreşmeye kıpraşmaya devam ettiler kendilerine gelene kadar.

inanır mısın bunda da burnum bile kanamadı, öyle kendi kendine attı bünye bütün sentetiği.

14 yaşlarındayken diz kapağımdan bıçaklanmıştım, sağ elimin bileğindeki damarlar parçalanmıştı, yarım metre önümde yürüyen bi adamın kafasına boyum kadar buz sarkıtı düşmüştü.. daha çok var böyle ama hiç birinde hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçmedi, genelde beyin düşünmeyi bırakıyor böyle durumlarda, durumuna odaklanıyorsun.

en çok şunu unutamam, gerizekalının biri sokağın ortasında kuru sıkı silahı belinden çıkarıp sağa sola ateş etmeye başlamıştı, hani o film şeridi olayı olsaydı eğer o an olurdu, ama orada da olmadı.

cipin aynası çarptı öbür şeride savrulup karşı şeritten gelen taksinin üzerine kapaklandım. "aha gittim"den başka bir şey düşünemedim. o zaman yavaşlaması bana da oldu. ama hayatımı kurtaran o taksici olmuştur. farkedip yavaşlamasa geçtikten sonra boş yola düşebilirdim veya o hızla bir daha savrulurdum belki de.

2-3 kez öleceğimi hissettim. zihnim tamamen boşaldı, bitti diye düşündüm sadece. anlık korkudan sonra ilginç bir rahatlık gelmedi değil ama.

detay yazamayacağım dolayısıyla o anı ve düşüncelerimi de yazamayacağım ama şimdiye kadar sadece bir kez, o saniyeler içerisinde gidiyorum galiba dedim. kavga esnasındaydı.

eksisozluk.com

Doğalgazdan dolayı zehirlendigimi anladigimda kusmaya baslamistim bile. yogurt, açık hava gibi tekniklerden sonra yatağa sabah kalkamamak üzere yattım, baya korkutucuydu. Ertesi gün uyandığımda başım hala zonkluyodu.

bir kaç kere yaşadım bu hissi.

çocukken ateşim çok çıktığı bir zamanda -40 falanmış sanırım, emin değilim- hani ateşliyken böyle her şey kocamanlaşır, sen küçücük kalmışsın gibi hissedersin ya, işte o an sanki başka bir boyuta geçiyor gibi hissetmiştim -ölüm hissi gibi değil belki tam olarak ama-

ben çok hastalandığım için, genelde hasta olduğum vakitler böyle ölecek gibi hissediyorum, aşırı öksürük, sonucunda nefessiz kalma -özellikle de bahar zamanları rinitim de olduğu için denk gelirse ikisi çok kötü oluyor, bu sene de geçen sene de başıma geldi-

bir de, iki sene önce panik atak krizi geçirdim, elektro çektiler, tansiyonum normalden düşük benim, aniden çok fırlayıp -20lere çıkmış- aniden çok düşmüş -normalde 7ye 9 falan, 4-5 civarına falan düşmüş- o zaman bir ölecek gibi hissettim, resmen elimle göğsümü boğazımı tırmalamışım, o anda sanki bir yerden yukarıya çıkmaya çalışıyor gibiydim, sanki düşücekmişim de ölecekmişim gibi. halbuki koltukta oturuyordum sadece.

bir keresinde de kalbim çok pis sıkışmıştı, kolum uyuşmuştu, nefes alamamıştım, bir de o zaman ölecek gibi hissetmiştim. bu tip durumlarda genelde hissettiğim şey "yaşamalıyım!!" oluyor ama, niye bilmiyorum? bildiğin mücadele ediyoyum, halbuki ne enerjik bir insanımdır, ne de yaşama sevinci, isteği yüksek. bıraksan mal gibi bir sene uyurum herhal..

ha, bir de iki sene önce bir sarhoş olmuştum ki.. bir buçuk şişe şarabı iki saatte bol çikolata ve iki paket sigara ile bitirmiştim -aç karnına hem de- düşünüyorum da benim gibi sağlıksız biri için canına susamış olmak demek sanırım bu.. neyse, gece boyunca elimde kovayla gezdim :D sabah da kendimi küvette buldum, uyumuşum küvette, ağzımın yarısına kadar su dolmuş, iki dakika daha dursam boğulacakmışım. bi de sıcak suyu açmışım bacağım yanmış farkında bile değildim ama öyle diyeyim. ne malmışım la ben?

Gezi döneminde AKM'nin üzerinden biber gazlarının atıldığı an öleceğimden emindim. Hepsi dibimize düşüyordu. Birden tüm insanlar koşmaya başladı, çok kalabalıktı. Sonra düştüm. Üzerimden insanlar geçmeye başladı. Sanırım ömrüm boyunca asla unutamayacağım kadar korkunçtu. Bir yandan yardım edin diye bağırıyordum diğer yandan üzerimden geçen insanlara "nolur yapma" diye bağırıyordum. Azıcık ileride iki polis gaz atmaya devam ediyordu. Birileri biz düşenleri çıkarmaya çalışıyordu ama insanlar koşmaya devam edince onlar da kaçmak zorunda kaldılar. Beni çıkaramıyorlardı çünkü en alttaydım önce üstteki insanları kaldırmaları gerekiyordu. Sonra gazdan hiçbir şey göremez oldum, kafama taktığım kask düştü onu el yordamıyla bulup kafama geçirdim. İyi ki geçirmişim çünkü geçirdikten çok kısa bir süre sonra kafama biri bastı geçti. Gerçekten öleceğimden eminim. Her şeyin bittiğine emin olduğumu hatırlıyorum. Sonra birden üstümdeki insanlar azaldı ayağa kalkıp Gezi'nin içine yürüdüm bizim guruptan biri beni buldu. Titrediğimi koşamadığımı hatırlıyorum çünkü boynum ve elim ve bacaklarım çok ağrıyordu. Birileri beni görüp yaralı var diye haber verdi ama o kadar korkmuştum ki topallayarak kaçıp bir çalılığın arkasına saklandım. Tesadüfen bir arkadaşım beni buldu ve güvenli bir yere götürdü. (webtv.radikal.com.tr 12. dakikadaki müdahale)

lisede, tatil için gittiğimiz bir yerde sulama kanalı vardı ama çok büyük. çocuklar yüzüyor içinde nehir gibi bişey. söylemesi ayıp yüzmeyi riva sahilinde yani karadenizde öğrenmiş birisi olarak yanımızdaki kızlara hava atacam diye elbise ile kanala girip dipten kum alacağım iddiasına girmiştim. üzerimde kot pantalon, t-shirt vardı. ayakkabıları çıkardım. o kadar da gerizekalı değildim:) ama ilk gerizekalılığımı bilmediğim bir yere balıklama atlamakla yaptım. çamur tepesi varmış, ona çarptım ama allahtan şanslıydım, bişey olmadı ama hiç beklemediğim başka bir şey oldu kot pantalonum suyu yiyince beton gibi ağırlaştı. öyle böyle değil ama. ayağımı kıpırdatamıyordum. zaten o çamura çarpınca şok olmuştum, pantalonun betonlaşması beni mahvetti. su da tatlı su beni dibe çekmeye başladı kot. çıkarmaya çalıştım iyice panik oldum. dalıp dalıp çıkıyordum. millet de şaka yaptığımı sanarak müdahale etmedi. kanal o kadar hızlı akıyordu ki, taş köprü gibi birşey vardı ileride ve ağzına kadar su dolu bir tünel gibiydi. bu panikle orayı geçmem mümkün değildi. ya kafamı çarpardım ya da panikten boğulurdum. bağırmaya başladım. batıp batıp çıktığım için anlaşılmamış sonra bana söylenen. büyük bir süratla köprüye doğru savrulurken öleceğim diye düşündüm. sanırım çok genç olduğum için aklıma annem geldi sadece. yani oğlun boğuldu kanalda diyeceklerdi ve ne kadar pisi pisine bir ölüm, ne kadar üzülecekti.
uzatmayayım, köprüye 2-3 metre kala son bir hamle ile kendimi kanalın kıyısına attım. orada otlar vardı, öyle bir can havli ile otlardan tutulmuşum ki ellerim parçalanmıştı. o adrenalinle hiçbir şey hissetmedim tabi. otlar kopuyordu ben diğer otlara atıyordum kendimi. zar zor kendimi çekip kurtardım. aileme bisikletten düştüm demiştim ellerim için. o gece o kadar çok kabus gördüm ki...

yakın adalardan birinden konaklama satın alın şehir fırsatından falan, bahar da geldi kahvaltı yürüyüş romantizm vs mis.

çanakkale'de bir sürü şey var yapacak. doğa ile alakanız varsa epey bir şey önerebilirim.

bozcaada veya gökçeada'ya gidin. iki yer içinde yapılacaklar listesi, iyi mekanlar listesi yazabilirim eğer gitmeye karar verirseniz.

Süreyi ayarlayabilmek için 1-2 deneme çözsen iyi olur gerçi sistemi değişti sanırım.

sizdeki konuların güncelliği ne durumda bilmiyorum fakat 1-2 soru bankası alıp çözmek iyi gelebilir. hem pratik kazandırır hem de eski bilgileri hatırlamaya yardımcı olur.

evet. çünkü çoğu yer diploma ortalaman ile ales ortalamanı alıyor. yani 70'i geçmek yetmiyor çoğu zaman yüksek almaya bak. en iyi çalışma geçmiş soruları çözmek.

eğer yüksek bir puan istiyorsan evet çünkü sınav genelde yetişmiyor. en azından deneme çözüp zamanı ayarlamayı öğrenmen lazım. 60ı geçsem yeter modunda giriyorsan gerek yok.

@madafaka: onemli degil o. genel olarak cihazlara bir performans notu verdigimi farz edelim.

yapılmışı var

www.videocardbenchmark.net

performanslarını ölçmen lazım ya da bir kuruluşun testine güvenmen lazım bunun için. gerisi kolay. ya direkt fiyatı, performansa bölersin ki bence doğrusu budur ya da fiyat ve performansın senin için önem katsayısını düşünüp, o katsayı ile çarpıp bölersin.

valla seni ne rahatlatıyorsa öyle yapta hastalıklara dikkat et bence, sonucta ileride ''acısı cıkacak olursa'' en kötü bu şekilde çıkabilir, tabii dediğin kadar çok kişiyle beraber oluyorsan.

dikkat etmek lazım :/

ben sizin gibileri anlamıyorum valla, hikaye anlatıyomuşsunuz gibime geliyo açıkçası. ben 10 kilo verdiren, hayatımı dağıtan bir ilişkinin ardından iki sene boyunca bırak aşık olduğum kızı, onun yaş grubundaki insanlara bile yaklaşamadım. yakın bi arkadaşım dışında kimse giremiyodu hayatıma.

her akşam başkasıyla sevişip ruhsuzum, hissizim geyiği yapmak garip geliyo o yüzden. gayet de bi şeyler hissediliyor, bi "his" var ki eyleme geçiliyor. bedenin ruhsuz salınımını pek görmemişsiniz gibi.

özelden yazıcaktım ama belki benzer durumda olan vardır... aynı dönemi geçirdim. 5 senelik ilişkim bittikten sonra her şey boş gelmeye başladı. sürekli yeni adam, yeni yer... kiliğimi değiştirmiyordum gerçi ama kafayı kırmıştım baya. umrumda değildi yatmışız kalkmışız vs. sokaktan adam çevirsem, garip olmazmış gibi geliyordu. üzülemiyordum, pişman olamıyordum. his yoktu. benimki 2 sene filan sürdü. sonrasında nihayet takıldığım bi adama karşı bi şeyler hissettim. tamam canım yandı kabul. çok aşık oldum, o ilişki istemedi falan filan ama nihayet bi şeyler hissedebildim. o hoşlanma ve üzüntü, önceki boşluğu yenmemi sağladı. güzelce acımı çektim. geçmiş muhasebesi de yapmadım. o hissiz dönemin golünü sonradan yemedim yani. olan oldu. önümüzdeki maçlara bakıcaz dedim.

şu anda tabii ki özlediğim bazı şeyler var ama uzundur bu kadar iyi olmamıştım.

neyi yaşaman/tüketmen gerekiyorsa; yap. gerekirse, acısını da çek.

bunun sonu kendini tanımaya varıyor. hepsi bir yolculuk. insanlar, olaylar, dönemler... tadını çıkart hepsinin. dibe vurmanın bile!

ya HIV pozitif olursun,
ya Cervix kanseri olursun,
ya alkolik olursun,
ya toksikoman olursun,
ya hepatit B olursun,
ya da antidepresanlara abone olursun

özet: pişman olursun

Ya arkadaş istediğinle yat kalk da hakkaten şu "ruhsuzluğun salınımı" vs geyikleriniz yetti be. Hayatta gerçekten hiç mi acı görmediniz? İçinizden geçen bir şeyleri yapmak için, birileriyle yatıp kalkmak için boktan bahaneler uydurmayın. Canınız ne istiyosa onu yapın ama bunu yaparken "3 yllk ilişkm bitti boşluktym :/"ın arkasına sığınılması gerçekten berbat. Bi yandan gönlünce yaşarken diğer yanadn "acaba mutsz olr mymm"un hesabını yapıyorsan zaten yaşadığını söylediğin bütün eğlence yalandır. Sana tavsiyem, adamları gerçekten beğenene kadar "adımı bile uyduruyorum" diyip, beğendiğin bi adam karşına çıktığında tüm iki yüzlülüğünle kapağı atmaya çalışmaman. Bu söylediğim doğrudan şahsına değil elbette. Sadece gözlemler sonucu bir ufak tavsiye. Bi de bin bir türlü hastalık var amk. Kolay gelsin.

Benzer bir durumu ben de yasadim. 2 yil kadar once ilginc bir tesadufle tanistigimiz bir kiz arkadasım olmustu. Bir sure mutlu birlikteliktan sonra gecmisten gelen asamadigi problemler nedeniyle gitmek ayrılmak zorunda kaldik. Ondan sonra hayatımı tamamen degistirdim. İşimden ayrılarak sahip oldugum ne varsa satip dunya turuna cıkmıstım. Yollarda farklı insanlarla tanıstım, farklı hayat hikayeleri dinledim ve sacmasapan tek gecelik iliskilerin icerisinde buldum kendimi. İçimde bir yerlerde hala onu sevdigimi hissediyordum ama onunla yasamak zorunda olduklarımıza karsı hep bir ofke vardi icimde, dinmek bilmedi. Farklı tenlerde onun kokusunu aratti bana hep. Kendimi igrenc hissettim her ilişkinin ardindan. Senin durumunun sonu ne olacak bilmiyorum ama ben soyle yaptim. %100 olecegimi dusundugum bir maceranin pesine takıldım. 9 ay boyunca ordan oraya amacsizca dolastiktan sonra Tayland'da tanistigim bir dagci ile Everest'e tirmanmaya karar verdim. Bunun ugrunda tum parami harcadim. Tirmanis 3 ay surdu ve her gun icin ayrı bir vidyo hazırladım burdan kurtulamazsam aileme beni anlayacaklari bir hatıra kalsın diye. Defalarca olumden dondum, zirve tirmanisi sonrasinda yetersiz oksijen ve soguk nedeniyle ayak parmaklarım donma belirtisi gosterdi, sonrasinda basinc odasi tedavisi gordum bir sekilde duzeldiler. Ama bana geriye onlarca macera ve bir cok insanın cesaret edemedigi bir yoldan yurume firsatini gerceklestirmis oldum. Onu unuttum mu? Hayır onu halen deliler gibi seviyorum, yalnizca gecen zamanda yasadıklarım aslında bir insanın daha ne kadar acıya tahammul edebilecegini kanıtlamıs oldu.
Umarim sen de bir an once karanligindan kurtulursun.

anlayabiliyorum. açıkçası bu ruh halinin veya umursamazlığının 2 sebebi var, biri 3 senedir yaşamaya alıştığın düzenden ve hayattan kurtulunca ne yapıcağını cidden bilemeyebiliyor insan. ne bileyim o 3 sene içinde sevgilin olduğu bilinciyle ister istemez kontrollü yaşıyorsun. diğeri de gerçekten karakter olarak değişmiş olman. ben de 16-20 arası baya liseli aşık modunda takılıyordum, 1-2 kişi için o olmazsa yaşayamam kafasına bile girmiştim. ama sonrasında bir şeylerin senin sandığın gibi değerli olmadığını görüyorsun. sonrasında da daha serbest ve rahat yaşamaya başlıyorsun.

o yüzden ne olcak nereye kadar böyle gidicem diye düşünme. mutlu olduğun şeyi yapmaya devam et. kendini böyle hissediyosan böyle yaşa. zamana bırak.

hangi barlara takılıyorsun:)

ya kusura bakma ama kendim dahil herkesi içine alarak söylüyorum terk edilmek, aşk acısı çekmek, hayatı sorgulamak one night stand'ın veya kendini dağıtmanın bahanesi değildir. benim gördüğüm baskı altında, dar bir çevrede yetişenler daha çok bu eğilimdeler. üzerine alınma, dediğim gibi kendim dahil etrafımda gözlemlediğim bu. dolayısı ile benzer bir dönem geçirmiş birisi olarak sorunun ayrılmak değil maalesef daha derinlerde...

hocam yaş kaç? bence yaşın 35 i aşmamışsa evlilik için acele etme önce işini yoluna koy kafanı rahatlat, işinden memnun değilken sakın evlenme gafletinde bulunma bu sefer hem iş hem evlilik çekilmez hale gelir

Yas 32, dogru soyluyosun yasimi soylemem gerekirdi.

run+1
bir de yeni is bulmadan isinizden ayrilmayin.

İşten çıkarım. Mutlu olmadan evlilik yürümez. İş sayesinde evlenirsin iş yüzünden de boşanırsın. Söylüyorum. Zaten kendini attıracaksın ya da istifa edeceksin o kısmından da %100 eminim. Yol yakınken bırak işi. Düğün de ertelenirse ertelensin. Birliktesiniz kimse kaçmıyor. Büyükleri anneyi babayı arkadaşları falan tamamen boşver onlar evlenmiyor sen evleniyorsun. Senin durumunu sen biliyorsun onlar değil.

işinden nefret ediyorsun,ileri de evlenince işin tüm stresini evde çıkaracaksın.aranız haliyle gerilecek.yeni iş bul ve işten çık bence.yeni iş bulmadan evlenmen kötü olur gibi.ya da işi sadece para kazanmak için yaptıgını hatırla ve sinirlerini yıpratmanın ne kadaar gereksiz olduğunu düşün.

babacığının şirketi mi sana ne ?:)

hoff vakti zamanında biz o hatayı yapmıştık. 4-5 yıldır birlikteydik; evlenelim de evlenelim, evlenelim de evlenelim, sanki kaçıyoruz :D eşimin baya borcu vardı o zamanlar, ödenmeyecek gibi değildi ama zaman lazımdı. e malum bir de deli gibi masraf olacak düğün için. çok uyardılar bizi büyüklerimiz, bu kadar durdunuz az daha duruverin, bari 1 yıl daha sıkın dişinizi vs. dinlemedik, ailelerden alabildiğimiz desteği aldık ama yine de bir dolu borçla evlendik (hala o paralar nerelere, niye gitti anlayamayız, düşünsen de cidden anlaşılmıyor çünkü) direkt bok yemişiz. ilk bir yılımız hayatın, geçinmenin, ev geçindirmenin gerçekten ne kadar zor ve pahalı olduğunu idrak edip sıçışlar modunda geçmişti. yıllardır etmediğimiz en salak-saçma kavgaları ettik, yıllardır alıştığımız standartları terkettik, çook daha fazla çalıştık, çalışmaktan evliliği unuttuk. birbirimizle mutluyduk ama borçla yaşamanın verdiği bir o kadar da huzursuzluk vardı. bla bla bla...

demem o ki; gerçekten kafanız rahat, cüzdanınız düzgün, içiniz rahat olmadıkça evlenmeyin. şimdi belki bir yıl huzursuz olursunuz ama en azından evliliğiniz en güzel dönemi cicim aylarınız bok gibi geçmez.

@kerbee
hocam evlenmeden önce hiç ev geçindirmediniz mi?
yani ben kendi adıma 14'ümden beri çoğunlukla aileden ayrı yaşıyorum da sizin yazdığınız tarzda şeyleri okuyunca uzaylı gibi hissediyorum.
(evimdeyim evlenecek olsam bi bulaşık makinem eksik ama çeyizlik takımlar değil normal eşyalar illa çeyizlik olsun diye de hiç birşey almayı düşünmüyorum) ha düşünmüyorum derken, ben düşünmüyorsam da hiç bir kuvvet aldıramaz, tasdik edilmiştir...
ne yapıyorsunuz da bu kadar borç oluyor ben anlamıyorum. çırağan'da düğün maldivlerde balayı mı??
senede en az 30 düğün yaparız biz, benim etrafımda evlenenlerin hepsi düğünde takılan parayı eve peşinat veriyor, 4-5 senede ev sahibi oluyor bırakın borçlu olmayı.
valla anlamadım gitti.
soruya cvp:
32 yaşındasınız kız arkadaşını da 30 filansa ve de siz 3-5-8 senedir birlikteyseniz. hiç kusura bakmayın da evlenecekseniz evlenin artık. nereye kadar bir düzen kurmayacak nereye kadar iş(maaş beğenmeyecek nereye kadar böyle gideceksiniz. ve o kız sabır taşı mı?

@niye ama; hayır, ikimiz de ev geçindirmemiştik. yüksek lisanslar dahil okuduk, daha doğrusu aileler okuttu tabi. sonra iş kurduk, borcumuzun çoğu ondan ve ikimizin de aldığı burslardandı. sizi anlıyorum ama bana da 14 yaşından beri aileden ayrı yaşayıp ev geçindirmek garip geldi. olabilir. neyse, bizim hiç ayrı evimiz olmadığı için sıfırdan da ev kurduk sonuçta. bunlar eskidendi tabi, şimdi borcumuz yok, evimiz de var çok şükür. ama birdenbire sıfırdan ev kurmak başlıbaşına masraf olmuştu. tabi burada en önemli etken insanların standartları. ne kadar yüksek, o kadar masraf. sizin bekar evinize gelin/damat gelecek birini bulabilmeniz sizin şansınız olur tabi. konu dağıldı, üzgünüm ama ne bileyim bizim çevremizde de genelde böyle oldu hep durumlar.

@ kerbee ben kadın tarafıyım zaten :) ben de yükseği doktorayı yaptım (gerçi bunu bıraktım) ben de iş kurdum, ailem okutmadı yalnız o fark var. hayata erken atıldım sanırım, hiç şımartan olmadı belki kısaca şöyle demeli: bu yaşa kadar ne yaptığınıza ve evlilikte ne umduğunuza bağlı.
bekar evine gelsin demiyorum zeten yavv ki bütün beyaz eşyalarım koltuk takımlarım vs 0 yahu hem kaç paralık şeyler zaten :) ama misal ben evlenecek olsam borçsuz evlenebilirim çünkü uçmam 5 bin liralık gelinlik giymem. standardım düşük olduğundan da değil hakketen ne gerek var diye düşündüğümden. Ha erkek tarafı da aynı parayı koysa ev de alabiliriz. Bir de düğünün bizim kültürümüzde abartıldığını düşünüyorum yeterince gezdim tozdum, misal ne b.k var balayında bilmiyorum..aman o eksik kaldı demem ucuz mevsimde başka yere giderim vs kafam farklı benim galiba zaten eşya meraklısı değilim.
neyse, @tuhaf sorular soruyorum ben; siz nasıl bir düğün hedefliyorsunuz ya da yapmak durumundasınız, evlenirken "e ama gelin evi" diyerekten iğneden ipliğe almak zorunda mısınız. en önemlisi hiç ev geçindirdiniz mi???? bence önemli noktalar bunlar.

@niye ama sana % 100 katılıyorum.

İşinizde mutlu değilseniz ilerde evlenince özel hayatınıza da yansıyacaktır. İşinizin parası çok iyiyse de bu kadar iş için strese katlanmamalısınız bence. Zamanında benim de böyle hayatımı zehreden bi işim vardı kurtuldum ; yeni bir iş bulamam sanıyordum daha iyisini de buldum allaha şükür.Kız arkadaşını da çok seviyormuşsun ne güzel , o da seni seviyorsa senin işinin seni yorduğunu , strese soktuğunu, mutsuz ettiğini görüyorsa parası daha az olsa da sevebileceğin farklı bir iş bulman için sana destek olması gerekir diye düşünüyorum. Birbirinizi çok seviyorsanız züğürt züğürt evlenin yine ne olcak ki ? Yeter ki tembel olmayın, severek yapabildiğiniz bir işiniz uğraşınız olsun.

Ben şöyle düşünüyorum yanında sevdiğin huzur bulduğun insan varsa,hayatını onunla geçirebileceğine inanıyorsan her şeyin bir anda olmasına gerek yok, evlenmek için de bunları dert etmeye gerek yok. İnsanlar evlenirken büyük büyük borçlar altına neden girer ki, varsın evlenince evin,eşyan şuyun buyun olmasın bunların ne önemi var ? Zamanla yavaş yavaş tamamlanır bu tür şeyler , çok poliyannacı gibi düşünüyor gelebilirim çoğu insana ama hakkaten öyle düşünüyorum. Yanında huzur bulduğum sevdiceğimle evlenmeye karar versek ikinci el eşyalarımla aynı şekilde öğrenci gibi yaşamaya devam ederim, parayı eşyayı dert edip daha iyisi olacak diye stres altına girip hayatımı sevgimizi zehretmek istemem. Aşk, birliktelik, sadakat hepsinden önce gelmeli, geçinmek için tabiki az da olsa para kazanmak gerekli ama illaki evlenirken her şeyiniz olacak diye bir şey yok ,bunları da dert edip evlenmeyi ertelemeye de gerek yok. Birlikte sevgi ve saygı içinde yaşadığınız sürece hiçbir şeyiniz yokken evlenseniz de zamanla her şeye sahip olursunuz.

bak bunu kimse yapmaz sana hayatın sırrını vereyim:)
kız arkadaşından mutlu değilse ayrıl ama ayrılmadan önce diğerini bulmuş ol.
işinden mutlu değilsen ayrıl ama ayrılmadan önce diğer işini bul.
arkadaş çevrenden mutlu değilsen ayrıl, ayrılmadan önce başka arkadaş bulmaya kasmana gerek yok!

aceleyse söyle gitsin işte ben senden çok hoşlanıyorum de neyi uzatıyosun ki?

söyle tabii ki fazla bekleme baskası kapar. oğlum nereden buluyorsunuz bu kadar boşta kızı ne şanslı adamlarsınız lan :P

Valla hocam iddialı bir tipin yoksa kıza dan diye söyleyince olumlu şeyler olacağını umma en azından onu söyleyeyim. kızlarla erkekler arasında böyle büyük bir fark var, kızlar bir erkeği tanıyarak seviyorlar, yani dan diye konuşunca evet rahatlarsın ama yüzde 95 de red yersin. ne yazık ki hayat her zaman hoşlanılan kızlarla samimiyet kurma şansı vermiyor, bence konuş kızla en azından şok etkisi yaratıp yüzde 5 de olsa çekersin dikkatini. umutlanma ama dediğim gibi.

Seninle vakit gecirmek istiyorum. Yarin su saatlerde (3 saat aralik birak, yarma gibi 3 de surda ol deme) biyerlerde kahve icelim ne dersin de.
Tabi once ara guzelce hal hatir sor.

Naif ol. Ukala tavirlar sergileme. Sicak ol. Rahat ol.

kontrolsüz güç güç değildir. bu motto gibi "seviyorsan git konuş!" mottosu da 21. yy'ın gerçekliğidir. sorgulanmaması, direkt kabullenilmesi ve itaat edilmesi gerekir.

Ne igrenc insanlar var mk ya

Yapacak bisey yok bulusana kadar ayrilmadan devam edecek bu arada kizin ailesi ile irtibata gecip plan yapacak

intihar etmez.. net..

intiharı dile getiren insanların intihar etme olasılıkları hiç bahsetmeyenden daha yüksektir, can tatlıdır yapamaz edemez diye peşin hükümlü olmamakda fayda var özellikle hayatın son bulması söz konusu ise.

Bu kararı kızın kendisi vermesi daha iyi olabilir

"benden ayrılırsan intihar ederim" diyen biri vardı. ayrıldım, üzerinden 7 sene geçti, hala yaşıyor.

Psikoloğa gitsinler!

hemen ayrılsın.

ayrılsın o ne lan öyle. yettiniz amk kezbanları.

evet.
benım 12 senelık arkdsımın kız arkadaşıda böyle konusuyor.sevdıklerıne dıyor.normal geldi bana.

İngilizlerin herkese love demesi gibi.

kimisi için normal kimisi için değil, ama normal olan ilk günden başlar normal olmayan hemen diyemez, iki hafta da hızlı bir zaman. demek ki kızın normali böyle konuşmak diyebiliriz.

kızın cana yakın bi tarzı varmış demek ki, güzel bişey bu. evet sadece arkadaşlar.

canım normal de hayatım iki hafta için abartı olmuş, bebeğim ise vıcık vıcık...
o kız herkese karşı böyleyse, fazla samimi hitap ediyorsa arkadaşlardır. sadece ilgili erkeğe karşı bu kadar samimi hitap ediyorsa ben de sorgulardım:)

ben de "sevdiğim kişilere (azınlık)" darling diyorum kız erkek ayırmadan (yabancılarsa), türk iseler daha farklı hitap ediyorum ama illaki ediyorum.

aralarındaki yaş farkı nedir?

işi o kadar matematiğe dökmeye gerek yok aslında. özlüyorsanız, o da istiyorsa yine beraber kalın. biriniz istememeye başlarsa ayrılın. bu işler böyle ya da böyle olmalı bence.
tuhaf değil mi; iki taraf da birbirini istiyor/özlüyor ama ayrılar.

ayrılın bence. insan anlık olarak geri dönse iyi olacak gibi hissediyor ama ayrılığa alışınca yaptığının doğru olduğunu anlıyor. başka bir yerlerde iyi anlaşacağınız biri olma ihtimali bile ayrılmaya değmez mi? insanların anlam veremeden birliktelikler yaşaması dünya üzerinde her yerde var mı acaba diye merak ediyorum bazen.

ayrıyken az da olsa daha mutlu hissediyorsanız gerek yok. hatta varlığı da yokluğu da birse de gerek yok :)

ve biliyorum ki seviyor + bence sevmıyor sadece alışkanlık?

bırak da o karar versın sevıp sevmedıgıne sen ne hıssedıyorsun? özlüyorsun madem cok sevıyorum da diyorsan dön tabii ki. ailenin ne dedıgıne bakmayıver.

çocuk var mı?

Şiddet yoksa, ciddi sorunlar yoksa, aldatmamissa dönüp dene.

tekrar başa dönmek çok zor.
bu kadar olaydan sonra aynı evde olduğunda bu süreç konuşulmayacak mı ? söylenenler hatırlanmayacak mı ? hele ki en ufak bir tekrarda daha da kötü olabilir mi ?

sevip sevmediğini sen anlarsın sonuçta. biten bir şeyi yeniden başlatmak ne zordur iyi bilirim..

sence sevmiyorsa ayrıl. zaten olayları aileye yansıttıysan bu kadar ayrılmasan da huzur gelmez bu işten. siz halledersiniz aranızda ama aileler unutmaz. sırf özlüyorum diye barışılmaz. tartıp biç, özlemesen onu ister miydin? istemiyorsan ayrıl. o his bir süre sonra geçecek.

bak, bana hak vereceksin, şayet o aşamaya gelirsen.

seni de geri dönüp birleşmek için sürekli bir şeyler çekiyor ama, eğer geri dönersen, döndükten birkaç ay sonra "neden ayrıldığının" ayırdına varacaksın. şu an neden ayrılık kararı aldığını göremiyorsun. bu güç isteyen bir karar. bu kararı verdin. ama bünyen zayıf düşüyor, ona ihtiyaç duyuyorsun. emin ol, birleşirsen pişman olursun. yine de tercih senin. arada çocuk varsa bence ayrılmayın, aynı evde ayrı hayatlar yaşayın. çocuğa yazık etmeyin. aynı evde ayrı hayatlar yaşama fikrini de iyi düşün derim.

Çocuk yok, aldatma yok, şiddet yok. sadece monotonlaşan bir hayat var. monotonluktan kastım tabi ki standart evlilik hayatı nasıl olur bilincindeyim. ama 30 yaşında değil de 70 yaşında iki yaşlı çift gb.yiz!!! bilmem anlatabildim mi? Her şekilde tükendi, ama alışkanlıklar var. düzeltmeye çalıştıkça o kaçtı. son 8 ayım ilişkiyi kurtarmakla geçti. ne zmn ki evi terk ettim. şimdi o kurtarmak için diretiyor. bu da bana anlamsız geliyor. ve sanırım bu hayatım daha iyi.... daha doğrusu farketmiyorum, yani varlığı ve yokluğu bir geliyor...

sadece ayrıl denilen cevaparı tiklemişsin , sanırım kendine güven sorunların var bir şeyi yapmak istiyor ama insanlardan onay bekliyor gibisin

çocuk yoksa arkana bile bakma....

hayır. Kıza yazık değil mi hoşlanıyorsa kapılıp gidecek koskoca bir hiç uğruna !

fikren tersse muhabbet bile etmem

bi şans veririm

ayıp lan.

ben bi kere yaptım bunu sonu her türlü hüsran oldu

nasıl yazılıyo la?

Valla geçen aynı boku yedim de kıza çok ayıbettim. Aklıma geldikçe de üzülüyorum. Sen yapma etme.

yazmam. öyle bir keyif pezevengiyim ki, o an konuşmak istemediğim kişiye selam vermekten dahi imtina ederim. "gideri var" diyerek bir kızı kovalayamam açıkçası, dota falan oynarım, ne uğraşıcam onunla. ama böyle ÇAT ÇAT ÇAT BEYNİNDEN VURDUM ÇIK derse, oracıkta aşık olmuşsam falan iti olurum, yemeden içmeden kesilirim, 2 sene depresyon ve intihar teşebbüsü garanti. yazış eylemi olumlu sonuçlansa bile!

Ten uyumu çok önemli. Yazmadan da o uyum var mi yok mu v
Bilemezsin;) velhasil hoşlanmak hicbirseydir ten uyumu herşey!

ben 2 yıllık kız arkadaşımdan ayrıldıktan 1 hafta sonra yaptım bunun benzerini. kız güzeldi ama nasıl diyim ''çok coolsun'' falan diyordu lan bana .s.s

1 hafta sonra ayrıldım

o hikayedeki mal benim. aslında fizik olarak beğenmiştim ama kafa pek uyuşmuyordu, eh dedim nolacak, insanlar konuşa konuşa diye girdik bir yola.
bir müddet gider, ama işte "ilişkide sevgilinin artık güzel gelmediği an" noktasında daha başka mental tadlar arıyorsun, bulamıyorsun. sıkıntı çıkıyor.

sorarsan çok pişman değilim, ama bir daha da yapmam.

tavsiye olarak bence dene, baktın olmuyor ayrılırsın. ayrılmak ayıp bir şey değil.

hayır yapma.

yazmam (kızım gerçi ben hehe)

sevgili olmak isterim ama beceremem. içimden gelmeyince yapamıyom. ama o çok isterse evet derdim. fakat ben ilgi göstermeye başladığımda kendini naza çekerse zaten o kadar da istemiyorum ne uğraşıcam diyip geri vites yaparım. baktın naz yok doğal takılıyor. senin ona gösterdiğin ilgi havada kalmıyor yardır gitsin.

yakışmaz kardeş, ben mahalle kültürü ile büyümüş bir insanım.
çok acı çektim sevilmedim hüsranlarla uğraştım.
ama hiç bir zaman bunu yapmadım, yapmam da

sevgili olmak şart mı ki ? açık ol sonradan iki taraf veya sadece biri üzülmesin.

sevmediğiniz bir insanla sırf çıkarlarınız uğruna birlikte olmayın sevgili arkadaşım. bak rica ediyorum. insanların hayatını alt üst etmeye hakkınız yok. ha vicdanınız el veriyorsa yapın.

google playde veya appstoreda park etme oyunları var, belki komik gelecek ama bu oyunlarla mantığı oturttum ben. şu an 2 aracın arasına paralel şekilde tek hamlede girebiliyorum.

video, uygulama falan bol bol vardır da pratik yapmaktan daha iyi bir yol düşünemiyorum açıkçası

yola paralel park etmeyi ilk denediğimde tek seferde mükemmel bi iş çıkarmıştım ama sonradan hiç tek seferde halledemedim. şu an aynı durumdayım.

park etmeyi öğrenmenin en güzel yolu pratik. ayrıca tamponlar birbirine tıkladığında (çok ani olmamakla beraber) bişey olmaz, esnerler yani. 2 3 tıklamaya öğrenirsin merak etme.

iyi park eden bir arkadaşın teknikleri öğretsin, yanında 5-10 kez park etsin arabayı, sende izle ve uygula

(bkz: park sensörü)

@grimer İyi park eden arkadaşımın alaylarından kurtulmak için Boening 777 kursuna katılmayı düşünüyorum :)

perpendicular ya da vertical parking olarak arama yapın. youtube'da çok öğretici videolar var.
paralel park dikey parktan tartışmasız daha zordur, üstelik her arabanın manevra açısı ve boyu farklı olduğundan paralel park alışkanlığınız her araba modeli için ayrı ayrı gelişir, dikeyde böyle bu sorun da pek yoktur. kolayda daha büyük sorun yaşamanız ilginç.

İngilizcen varsa: blog.twwhiteandsons.co.uk

şu ana kadar gözlemlediğim kadarıyla, durarak direksiyonu çevirmeyenler bu işte zorlanıyor. önce direksiyonu çevir sonra gaza bas yani. ayrıca bi kaç kere arkadaşların dediği gibi tıklatma yöntemini dene, arabanın sınırlarını anlarsın.

Ara sokak otoparkçılarının yanında 3-5 gün takılarak halledebilirsin diye düşünüyorum. Ayrıca ayna kullanımını öğrenmek için de duvara yaklaştığında arabadan inip aradaki mesafeyi kontrol edebilirsin. Aynadaki mesafe ile gerçek mesafeyi kafanda kombine edebilirsen aynayı daha efektif kullanabilirsin.

var mı ailede park edemeyen? genelde genetik oluyor.

6 hamlede paralel park:
1) Öndeki aracın tam yanında duracaksın.
2) Arka kapı yanındaki aracı geçene kadar geri geleceksin.
3) Direksiyonu tam kıracaksın.
4) Arabanın kıçını arkadaki aracın hizasından biraz fazla olacak şekilde içeri alacaksın.
5) Direksiyonu topla.
6) Arabanın burnunu içeri al.

Acemi şöförlerde hep gördüğü hata. Sürekli aynı açıyla ileri geri giderek park etmeye çalışanlar var. Böyle bir şey mevcut fizik kuralları dahilinde mümkün değil.

zombi çok doğru izah etmiş, bire bir uygularsan kesinliklikle başarılı olursun, önemli kısımlar : öndeki aracın yanına kadar gitmek, geri gelirken arka kapıyı geçme olayı...

çok basit. park sensörü taktır önce aracına. bu işleri çok kolaylaştırıyor. sonra youtube'dan paralel park videolarını izle. en son olarak da boş bir yere iki kuka koy ve arasına park etmeye çalış. kuka bulamazsan çizgi çiz bir araç aralığı kadar.
15-20 defa pratik yapsan halledersin.

@dalessandro ezelden beri kanım almıyor Antalya merkezi.

beni de yanına alsana.

eskişehir?

adanaya gelme. bi bok yok burda. benim aklımda da yurtdışı var ama bakalım. sende düşün derim. tayland filan iyi olabilir diye düşünüyorum kendimce.

@kbkdb Adana ı-ıh.
@sumuklu Aydın nasıl bir şehir? biraz bilgi verebilir misin?
@kerbee Eskişehir'in karı buzu var. yoksa hiç düşünmem. 4 senem geçti.

"Kaş'a aşığım ama ya tek taraflıysa?"
platonik yaşa. inan öylesi daha güzel. aşık olduğuna eminsen değer.

öneri; seferihisar(izmir ama izmir değil. gidersen anlarsın) ve kuşadası.

valla o zaman denizli de olabilir, kar-buz-gri-yapış yapış falan olmayacaksa ege civarı iyidir bence senin için. ama küçük şehirlerinden de olmasın, uşak-burdur vs. aydın-denizli iyidir.

aa ilçe de olabilir demişsin. eski foça diyorum ben, gerçi kışın soğuk oluyor ya. seferihisar da +1 ama o da soğuk bence kışın :s izmire göre soğuk tabi :)

@papillion7 Seferihisar'ı biliyorum, olabilir. turistik sezon dışında nasıl bir yer?

Kerpe miniktir ama iyidir hoştur.
Çeşme de 2. secenek diyorum.

Ek olarak: çıralı ya bayılmıştım. Dogasi bozulmamis yerlerden birisi.

aslında sanırım deniz kenarı, kısmen tatil beldesi bir yer olabilir.

turistler olmadığı zaman bayağı azalıyor nüfus, yerli halk kalıyor. tam olarak nedir ne değildir söyleyemem, yaşamadım -sadece tatil için gittim- netice de fakat o taraflarda gideceğiniz her yer aynıdır diye tahmin ediyorum.

yerinizde olsam oralarda -gitmeyi düşündüğünüz yerde- yaşayan insanların aktif olarak kullandıkları sosyal hesaplara sorardım bu soruları. en düzgün cevabı onlar verir zira.

misal; forum.donanimhaber.com

pilotsak amca kuşadası'na yerleşti ve adım adım forum.donanımhaber'de paylaştı bu hikayeyi. hatta dahası adım adım yaşattı.

Adalar

çıralı +1

benim bu konudaki görüşüm yer önemli değil çevre önemli. yani senin çevren. nerede iyi çevre edinebilirsen oraya ayak uydurur seversin.
marmara ve ege harici bence başka yerde yaşanmaz bu ülkede. kaş çok güzel ama biraz sıcak gibi, fethiye'nin batısı daha ideal olur bence.
sana şöyle bir tavsiye vereyim. nisan, mayıs gibi kendine kabaca bi rota belirle. booking.com'dan rezervasyon yapa yapa gez. beğendiğin yerde 2 gün değilde 5 gün kal mesela. esnafın içine gir, yerleşik yaşayanlarla konuş.
ev, kira fiyatlarını araştır.
aklın nereye yatıyorsa orada başla yaşamaya. kirada kal önce. tutunamazsan yerini değiştirirsin.
ama senin için yaşanabilecek bir yerde bir tanıdığın varsa kafa olarak anlaşabildiğin. önce orada dene şansını.

Mersin ve İskenderun da olabilir belki.

aslında en güzeli yurtdışı da illa türkiye olsun dersen egenin çok da meşhur olmamış kıyı kasabaları 10 numaradır. muğla kıyıları falan. aslında biraz meşhur ama datça deniziyle doğasıyla mükemmel bi yer bence.

tek yanıtı var bu sorunuzun.

ÇANAKKALE, ÇANAKKALE, ÇANAKKALE

ne farkeder kurt veya degil, yazmaniz bile yanlis bence tartisma istemiyorum yazmissiniz da mutlaka gelir simdi birileri.
turk de olsa amerikali da olsa papua yeni gineli de olsa hayvan hayvan. konusun duzgun bir bicimde, zor geliyorsa dediginiz gibi bir bahane bulabilirsiniz. bu boyle olmaz.

Ailemden biri çok hasta tedavi için buraya gelecek lütfen siktirin gidin de. Mağduriyet falan düşünme. Biraz da sen düşünmeden hareket et hep onlar mı öyle yapacak

tek basinayken yakalayip bu kurdugun cumleleri lisani munasiple once bir kur.
baktin anlamiyor o zaman kapiyi gostermeye kadar yolu var.
korkma.
kooork maaa.

çocuğun işi gücü varmış madem, mağdur olmaz heralde. bi haftada pekala kalacak başka bi yer bulabilir.

uygun bi dille misafirlerden rahatsız olduğunu, evin düzeninin bu olmadığını anlatırsın. aynı buraya yazdığın gibi kız arkadaşını bile davet edemez hale geldiğini söylersin.

şaka mısın abi. bunda utanacak sıkılacak ne var. ben arkadaşım arkadaşlarını getirip yemek falan yemişlerdi bir ara. epey bulaşık çıkmıştı. 2 gün beklemişti bulaşık yıkamaışlardı. dire gittim söyledim abi dedim bu kadar bulaşık 2 gün beklemez. yıkayacaksın dewdim bunları.

ev bu kardeşim. bunun kürtlükle türklükle alakası yok. durumunu çok iyi anlıyorum. sürekli birilerini getirmenden rahatsız oldugunu sakincec ve düzgünce belirt. sonuçta sen ona evini açmışsın adam muhtaş durumdaymış. bu yaptıgı kabalık. bunu düşünmesi gerekir. lan ayrınca ev arkadaşın kiryı ödeyemiyor. sen evine başka adam alıyorsun. hakkaten bok yemişsin. neyse kardeşim. o kürt arkadaşını evden gönderiyorsun bir an önce. baktın artislik yapıyor;

galeri.uludagsozluk.com

Bizde kal bir süre, anlaşırsak yerleşirsin demişsiniz; biz evde sakinliği tercih ediyoruz, bu kadar çok gelen giden bize göre değil, olmayacak böyle diyebilirsiniz direkt.

Yalnız işte aynı iş yerinden olmayaydınız iyiydi. Evde havalar bozulunca, iş yerine banko yansır.

rahatsiz olduk cik diyebilirsin. 1 hafta olmasi bir sey degistirmiyor.
tabii, zaten yapmadiysan, once uyarsan kurallar bu desen kisa bir sure muhlet versen daha iyi.

bence yeni kültürler tanımak için bulunmaz fırsat

La ne konuşacaksın? Konuşmadan anlayacak adam olsa eve adam getirmeden bi destur alır. Eski arkadaşınla aranızda konuşun önce; sonra adama haber verin, abi akşam bi konuşalım deyin, iki kişi alın adamı karşınıza, kardeş biz senin geleninden gideninden rahatsızız, senlik bir durum yok ama bizim düzenimiz bozuldu, kusura bakma, senden kendine yer bulmanı istiyoruz dersin. Korkacak bi' şey yok. İzmir'deysen pm at, üç beş arkadaş biz de gelelim isterseniz. Birer bira söylersiniz bize, mutfakta kalabalık yaparız. :D

elektrik parası iste giderler

fena domine etmiş eleman seni.

valla kimdir nedir bilmiyorum, pek açıklamamışsın belli ki sen de pek bir şey bilmiyorsun eleman hakkında.

bence taşın o evden, boku çıkmış gibime geldi çünkü biraz, hem senin başın ağrımaz hem de böyle durumlarda taşınmak en temizidir, iyi gelir.

umarım bir daha böyle bir hataya düşmezsin, seni domine edebilecek adamla eve çıkma hocam, hatta hiç bi erkekle eve çıkma bi evin içinde 2 erkek takışıyo mutlaka :)

Kusura bakmasın da sonradan gelip seni bu düşüncelere itmeye hakkı yok.birader ev arkadaşımın ailesi gelecek kal bi süreliğine dedim ama bu durum benim de dışımda de.ilk haftadan evi ahıra çeviren adamdan hayır gelmez!!!

alfa erkeği detected :p

milliyetçilik falan siz kendi kendinize gelin güvey olmuşsunuz. gayet bir türk de bir ingiliz de yapabilir bu tür bir hayvanlığı. evinizi açmışsınız ona sonuçta, bunun gibi bir durumda uyarmak gayet yerinde olur. uyarırsanız; arkadaşlarıyla sizi dövecek bir tip mi ? öyle bir tip olsa evinizi açmazdınız bence.

@partizan askşfjasklşfjasklfjasklfjaskfmaaofjkw

Kiz arkasim bana tasiniyor ya da evlenmeye karar verdik evi duzenleyecegiz gibisinden bi bahane olabilir her ikisini de gondermek adina...

He karsina alip konusmak da mantikli tabii ama o arkadas mantikli bi insan olsa evi kamp yerine cevirmeden bi izin fisi doldururdu.

açıkça gitmesini istediğini söyle. zart zurt ederse hiç esneme, pazarlık payı bırakma. gözünün korktuğunu anlarsa hiç şansın olmaz.

Cesaretin yoksa diğer arkadaşını da al beraber konuşun.

uygun bi dille s.ktir git de!

işte bunlar hep tecrübe:)

arkadaşının yaptığı hayvanlıkmış, münasip bir dille konuşup evden ayrılmasını istemen gerek -de, sen niye bunu kürtlükle, ırkla milliyetle bağdaştırıyorsun onu anlamadım. o da ayrı bir hayvanlık bana kalırsa, bunu da eklemek istedim.

lan olm sen mal mısın ? mağdur etmek ne ? sen mal-dur olmuşsun hala neyin peşindesin ,valla ben olsam akşam derim ben senden rahatsızım giren çıkan belli değil dikkat et yoksa bas git diye.
millet kıza trip koyup kapıya koyar adamın evinin önünde arabası var hala kırılır mı diye düşünüp kovamıyor :)
Kov gitsin abicim dönerse yine kov dönmezse en iyisini yaptım dersin :)

"milliyetçilik olsun istemiyorum" deyip "fakat bu arkadaşım kürt" demek.. neyse.

rahatsız olduğun şeyleri uygun bi dille söyle, "kardeş ben sana gel dedim ama şundan şundan rahatsız oldum, gel bu konuyu bi konuşalım" gibi yapıcı bi konuşma yapabilirsin, dilinin saldırgan olmamasına dikkat et. tamam onu üzme ama kendini de yıpratmana gerek yok, sonuç olarak biri evden gidecekse bu sonradan gelen olmalıdır.

Türü nedir ne değildir bilemem fakat amazon kadınlarının kalkanından esinlenilmiş o dövme belki yardımcı olur, kolay gelsin..

çok ağır bi dövme. başlangıç için daha light bişeyler denesen:)

birden fazla kişi check-in yaptı mı? ilk neden bu oluyor genelde.
direk 4sq ile bağlantıya geçebilirsiniz. bir mail atın supporta.

zaten zamanında millet bi ton check-in yapmış. 1000'den fazla. biz o hazır noktayı satın aldık zaten.
kimle iletişime geçelim baboli türkçe bilmez onlar :)

özelden şirket ismini gönderebilirsen yardımım dokunur diye düşünüyorum.

Gün içinde bulunduğunuz ortamlar soğuksa eğer böyle bir sıkıntı yaşamanız normal. Ayakları sıcak tutmak önemli.

adı üstünde: gastroenteroloji:)

yuruyus de iyi geliyor gaza.

doktora da gorunmeli cok rahatsiz ediyors tabii

(bkz: irritabl bagirsak sendromu)

metsil fort

soğuk su içip sakinleşmeye çalışıyoruz. başka şeyler düşünüyoruz. kuşlar, çiçekler falan.

Bileti alırken o belirtiliyor zaten. Kazık mazık yok ortada. Vermemek için direnirsen muhtemelen derdini havaalanı polisine anlatırsın. Eğer bagaj sınırını aşacağını düşünüyorsan, önceden bagajını tart ve bileti alırken ek bagaj hakkı satın al. Öyle yaparsan daha az para veriyorsun.

fazla cikan bagaja odeme yapmissiniz burasi neresi tuhaf? bu duruma dusmemek icin bagaji onceden tartiyoruz. fazlasini mumkun mertebe kabine aliyoruz :) onun disinda biletteki kilo belli. kilo basina olan fiyat belli herhangi sinir yapacak bir durum yok gibi.

pegasus'ta 20 kilo bagaj hakkı, 8 kilo da kabin bagajı var ama kabin bagajını tartmıyorlar pek. o 3 kilo fazlalığı kabin bagajı gibi bi poşetle yanınıza alabilirdiniz. tabi sıvı, deodorant gibi tüp şeklindeki malzemeleri, yanıcı, kesici malzemeleri kabine alamazsın.
kabine de alamıyorsan 3 kiloyu, başka birisine rica etmen lazım ama o da sıkıntılı.
ben en son hollandadan gelirken 17 kilo fazlam vardı. hiç bagajı olmayan bi çift buldum, direkt bagajı onlara yazdırdım ama stresten karnım ağrımıştı:)

unutmadan, fazla bagajınız varsa mutlaka erken gidip, check-in kontuarında bagajlarınızı tartıp, ayarlama yapın.

şu halde bile bilet ve ekstra bagaj ücreti ile 50 tl.' nin altında ücret ödemişsiniz. yine de avantajlısınız. daha ne olsun? 3 kg. için fazla ödediğiniz canınızı sıkmış olabilir. bu kadar hesapçıysanız, onu da hesap edeydiniz?.

benden de bugün 1 kilo fazlam için 6 tl alacaklar diye uçağı kaçırtıyorlardı az kalsın.

o 1 kilonun parasını vermeden bilet vermezmiş hanımefendi. 1 kilonun parasını vermek için ilgili yere gittim ama o da ne! görevli yok. 10 dakka da ordaki görevliyi bekledim, uçağa en son bindim az kalsın kaçırıyordum.

yok efendim neymiş kuralmış. peki o koduğumun karısı beklemesi gereken yerde keyfi olarak olmadığı için ona da kuralları uygulayıp soruşturma açıyor musun? hayır. o zaman sokayım sizin kurallarınıza. kucağımda bebekle beni koşturan bu heriflere şimdiye kadar etmediğim kadar küfür ettim.

bu arada 160 tl ödedim bilete, öyle 30 tl falan da değil

3 kg malzemeyi bavuldan çıkartıp bir poşete koyup kabine alamıyormuydun ki?

@yemrwm
1 kilo fazlan varsa ve ayarlama yapamıyorsan parasını ödeyeceksin. uçakta susamışsan ve su istiyorsan parasını ödeyeceksin. pegasus'un kuralları bu ve baştan bilmen lazım bunları.

2 kisi 9 günlük tatilde 15 kiloyu gecmedik siz nasil beceriyonuz merak icindeyim. bu arada diger kisi karim olur, yani iki erkek az bagaj muhabbeti de yok.

pegasus'un olayi bu, yakinda tuvaleti de parali yaparlar. eger "rahat" etmek istiyorsaniz thy ile ucacaksiniz.

@ elma salyangozu, pegasus ile yaptığım 50 civarı uçuşun en az 20 tanesinde fazla kilo vardı, ve sadece 2sinde ücret talep ettiler. kural varsa ya tam uygulasınlar ya da kraldan çok kralcılık yapmasınlar, bir binişimizde çocuk arabası için de para isteyip diğer binişlerde almıyorlarsa sorun bende değil onlardadır, bir binişte uçağa bebek koltuğu sokmamıza izin verip bir diğerinde izin vermiyorlarsa problem bende değil onlardadır.

kendi politikalarını bile uygulayıp uygulamamakta keyfi davranan bir şirketi savunan elemanları da anlayabilmiş değilim.

30 liraya bilet aldığın için 18 lira veriyorsun. THY ile gidip 300 lira verseydin bagaj hakkın daha fazla olurdu, böylece bagaj hakkı için ekstra para vermek zorunda kalmazdın.

a

striptiz direği.

saten nevresim takımı + victoria's secret'tan iç çamaşırı takımı + keyif tepsisi

nevresim takımını yatağa ser, iç çamaşırı takımını giyin, ona en güzel hediye olur zaten. sabah da tepside kahvaltı getir.

not: seksist ve anti-feminist gibi gözüküyor olabilir ama aslında ironik ve erkekleri aşağılayan bir hediye seçimi bu. çoğu erkeğin basit yaratıklar olduğunu gösteriyor bize. ha, basitlik mutluluktur, acı da kadınlar içindir zaten, ne de olsa çoğumuz komplike düşünüyoruz -iyi kalpli, şefkatli, annevari olanımız da aynııı, kötü kalpli, zengin koca safarisine çıkmaya meraklı, çıkarcı olanımız da aynı, biz daha komplikeyiz, allah da bizim belamızı böyle vermiş. erkek olsaydım lan keşke..

not: amacım beyleri de aşağılamak değil ama, dün bir erkek arkadaşımla konuşuyordum, kendisiyle ortak olarak bu fikre vardık: o da komplike bir adam, o yüzden kızlar yüzünden acı çekiyor. o yüzden çoğu erkek dedim. yani disclaimer'ımı da yayınlayayım. :)

playstation 4 al ama kendi üstüne yaptır ayrılırsanız sende kalsın :)

nem makinası iyiymiş de soğuk üfleyeninden alın.

nem makinesi alma.

c iyidir ama yanında tamamlayıcı bir kaç bir şey daha al.

hayırlı olsun, sevgili yapmışsın :)

nem makinesi falan çok saçma. anneye anneler gününde mutfak eşyası almak gibi bişi. daha kişisel olabilir. bi de sonuçta 30 yaş üstüymüş. çıkıp o akşamı ve geceyi birlikte geçirseniz en güzel hediyedir bence.

şehir içinde de turkcell. hız testi yapmadım ama 3ünü de yeterli sürede test ettim.

sınırsızı yok. eğer tarifeleri değiştirmedilerse.
ttnetin gezgini maksimum 99 liraya kadar çıkıyor ama hızı düşürüyorlar mı bilgim yok.

yav bir de bu "vınn wi-fi" olayı var ya..o mu daha hızlı yoksa direk lap-top'a takılanlar mı? bu konuyu tecrübe eden var mı?

Aveayla sehir icinde 700 800kb ile indirme yapiyorum. (İstanbul muhtelif yerler)

turkcell dağda bayırda iyi ama kalabalık yerlerde kullanıcı çok olduğu için iyi değil.

valla ben de bu telefon firmalarına ayırd etmeksizin gıcığım, bari en hızlısı hangisiyse o keklesin beni o kıvama geldim!

Gelen Suriyeliler yüzünden mi yani?

şehir gittikçe kayıyor işte dışa doğru. genişliyor diyelim daha doğrusu. kötü yer ama ordan konut almak ileriye dönük yatırım gibi.

sıfır ve marka bir projeden yer almak isteyenler için ideal bir yer. daha çok ileriye dönük bir yatırım.

parsaller çocuğu olarak anlam veremediğim bi fenomen esenyurt. papatya rezidanstan bi baktım esenyurdun beylikdüzüne uzanan vadisine. bokum gibi. gıpgri böyle arada boz topraklar var. nefes almaya yer yok. amlarına koyayım çok gereksiz yere şişiriyorlar o iğrenç mekanların fiyatlarını. ellerinde patlar inşallah. hiçbir betonlaşmadan bu kadar tiksinmedim ben.

esenyurt geçmişte göç alan, gecekondu mahallerinin yoğun olduğu bir beldemizdi. inşaat sektörünün ilgisini çekmesiyle birlikte çehresi değişmeye başladı. bu yüzden farklı yorumlar oluyor. ama zaten istanbul gerçeğidir bu yani maslak'taki lüks gökdelenlerin arkasına bakarsanız sizi tüm getto'luğuyla gültepe karşılar.

Izgara köfte - makarna - salata

Manti

bugün derya baykal izlesin, ordan beğendiği bişey bulur. farklı bişeyler denemek istediği için sormuş olabilir gibi geldi de.

nohut-pilav

domates çorba, izmir köfte, salata, peynirli börek, ev yapımı limonata...

Patlıcan oturtma yapsın, kıymayı bol tutsun. Bir de pirinç pilavıylan cacık.

Hasta ve açım ben de geleyim yemeğe..

Allaaaaaaaaaaahhh, akşamı zor bekliycem, yutkunmaya başladım ne güzel şeyler yazdınız :D

Teoridefeminist, geçmiş olsun, bekleriz :)

Mevsim sebzeleri. Brokoli çorbası, ıspanak ya da terbiyeli kereviz (bayılırım).

mantar çorbası (hazır olanlardan değil)
etli lahana sarma
bulgur pilavı
karnabahar salatası

karniyarik yapsa fena mi olurdu?

kremalı, mantarlı tavuk, pirinç pilavı, salata

Musakka pilav cacık.

Arkadaşlar çok teşekkürler. Fotoğrafını çektiğim üzere bugünlük plan yattı :D

Ama tavsiyeler süperdi, yarından itibaren 10 günlük yemek planımız çıktı :D

imgur.com

Viral gibi olmasın diye cafenin adını sansürledim :p

Tekrar çok teşekkürler!

sebze çorbası (mısırlı, bezelyeli, havuçlu) + domatesli pilav + çoban kavurma + cacık

kahveyi biradan sonra için :)

Annen cok tatliymis, iyi eglenceler! Ilerisi icin yemek onerim ise firinda patates. Patatesi yuvarlak yuvarlak kesip hasliyosun, borcama diziyosun. Ustune besamel sos ve kasar. Firina veriyosun, ustu kizarinca aliyosun. Sahane.

kulaklığı takıyorum, açıyorum güzel müzikler, mümkünse hareketli falan. alıyorum yapmam gereken işi de karşıma, pıtır pıtır yapıyorum genelde. ama bazen de müziğe kaptırıyorum kendimi...

Paşa paşa pomodoro tekniği kullanıyorum. Olay zaten "25 dakika kesintisiz çalış, sonra 5 dakika mola ver" üzerine kurulu. Öyle bir ciddiyet olduğunda ben kolay motive olabiliyorum ama bazı arkadaşlarım da "Zaten o 25 dakikada çalışamıorum, sorun orada" diyorlar. Ben şu anda Pomodoro'nın 5'indeyim htta :)

Bazen toplu pomodoro yapıyoruz, o zaman da ona Shut Up and Write deniyor. Biri konuşmaya kalktığında ona kesecekmişiz gibi baktığımızdan kimse konuşmaya yeltenmiyor. Ya çalışıyorsun, ya da hayal kuruyorsun; kaçışın kalmıyor.

Çalışırken ya müzik, ya daha önce 30 kere izlediğimden bir daha bakmamı gerektirmeyecek film veya dizi dinliyorum. Çok çok stresli bir iş ise kafamı havuz problemi gibi düşünüp dolan kısmı boşaltabilmek için Banu Alkan, vb kullanıyorum. Şu anda da radiotuna.com 'da bir online radyo dinleye dinleye çalışıyorum.

Internet çalışmamı engelliyorsa, eskiden cold turkey diye bir program vardı, (eksisozluk.com ) onu kullanıyordum ama formattan sonra bir daha bulamadım onu. Orası benim irademe kaldı artık. Yine de onun benzeri programlar var. Atıyorum Facebook'tu, Sözlük'tü, Duyuru'ydu, giriyorsun sitenin adını ve yasaklı olmasını istediğin saat sayısını; o süre boyunca istesen de giremiyorsun.

Bazı çok sevdiğim cafe gibi birtakım yerler var, haftasonu gibi ise onlara kapanabiliyorum. Hatta iki çalışıp, bir kitap okuyup mutlu olabiliyorum.

Benim 5 dakika bitmek üzere, döneyim artık.

etmiyorum. çalışmıyorum, kendime izin veriyorum:)

Çalışmıyorum. Ta ki keyfim yerine gelene kadar.

Kutuphaneye gidip tipcilarin yanina cokuyorum.
Adamlar yorulmuyor , sikilmiyor

işi bırakıyorum. yenisini arıyorum.

edemiyorum. depresyonun dibine vuruyorum. yumurta kapıya dayandığında mecburen yapıyorum gerekeni ama bazen kurtarmaya yetmiyor. sevdiğim bir iş yapmadığım için zaten içimden çalışmak pek gelmiyor.

About time, guzeldi.

Son zamanlarda çıkmış değil ama Babil diyorum, İnnaritu mu neydi adamın adı.

Şu an açıp dinlemeye karar verdim hatta.

Düzeltiyorum, Alejandro Gonzáles Iñarritu'ymuş.

wow - mists of pandaria soundtrack, çıkalı çok oldu ama çook güzel be.

true dedective'in soundtracki

Man of steel tek gecerim

The Desolation of Smaug - I See Fire

Adele - Skyfall güzel bence.

the way way back
seeking a friend for the end of the world